Zinciri Öpmek: Stockholm Üzerine 04 Ekim 2025, 01:35
Ben sana zincirlerinin sesini anlatmak isterim. Çünkü bazı insanlar zincir sesini özgürlük zanneder. Tıpkı senin gibi. Tıpkı benim gibi. Tıpkı hepimiz gibi.
Stockholm sadece bir şehir değil; bir durum, bir duyuş biçimi, bir bağlanma. Ama öyle bildiğin türden değil. Bu, insanın kendisini incitene, susturana, eksiltene ve sonra da “Bak, seni ben tamamlıyorum,” diyene aşık olmasıdır.
Aşk mı?
Hayır… Bu kelime bile fazla gelir belki. Bu, gönüllü bir esarettir. İçinde çaresizliğin, korkunun, minnetin birbirine dolandığı bulanık bir bağdır.
Bir kadın düşün. Yıllarca yanında kaldığı adamın ona nasıl zarar verdiğini bile anlayamayacak hale gelmiş. Ama onun yokluğunda nefes alamıyor. Gittiğinde deliren, kaldığında tükenen… Çünkü o adama sadece kalbini değil, kimliğini de teslim etmiş. Kadın artık kendisini onun gözlerinden görmeye başlıyor. Kendi varlığını, başkasının elindeki terazide ölçüyor.
Sen bunu aşk sanıyorsun.
Oysa bu, esaretin romantikleştirilmiş hâlidir.
Ve evet, çoğumuz bu oyunun içindeyiz.
Ben gençken aşkı aradım. Ama çoğu zaman bir oyunun içine düştüm. Karşımda beni sevmeyen ama beni tutan bir yüz buldum. Ve o yüz bana, “Ben seni sen olmadığın zaman daha çok seviyorum,” dedi. Ben de onun seveceği biri olmak için kendimden vazgeçtim.
İşte Stockholm burada başlıyor. İnsan, kendisinden vazgeçtiğinde başlıyor. Kendini unuttuğunda, onun sevgisine muhtaç hale geldiğinde başlıyor. Sen onun elini öpmüyorsun; zincirini öpüyorsun. Çünkü o zincir seni tuttuğu kadar tanımlıyor da. Sen o zincirle kim olduğunu hatırlıyorsun. Zincir gittiğinde, sen de gidiyorsun.
Ne tuhaf…
İnsan, birini kendisine ait kılmak için değil; kendisini ona ait kılmak için her şeyden vazgeçiyor. Ve sonra adına “bağlılık” diyorlar. Ben onun sadakat değil, unutulmuşluğun, korkunun ve yalnızlığın sarmalı olduğunu gördüm.
Stockholm bir şehir değil; o bir aynadır. Ve sen aynaya her baktığında, sana bakan gözlerin onun olup olmadığını soruyorsun. Kendinle değil, onunla var oluyorsun. O giderse, kim olduğunu unutuyorsun. O seni döverse, hak ettiğine inanıyorsun. Çünkü zamanla dövülmek değil, unutulmak daha çok korkutuyor seni.
İnsanı en çok ne tüketir, bilir misin? Sessizce kabul ettiği şeyler. Bir gün bir kadın gelir ya da bir adam… Yüzüne bakar ve sessizliğini kırar:
“Sen, sana bunu yapanı sevmek zorunda değilsin.”
Ve işte o zaman zincirlerinden utanç duyarsın. Çünkü zincirler, kırılmakla değil… fark edilmekle çözülür.
Hacer Elbey – Eğitim Yöneticisi
DIĞER HABERLER
-
Tesettür Aksesuar mıdır?
05 Aralık 2025, 07:27 -
Eğitimin Stratejik Gücü: Özel Okullar
05 Aralık 2025, 07:15 -
Baba biliyor musun benim öğretmenim tam bir …..!
05 Aralık 2025, 06:58 -
YILBAŞI ve NOELe DAİR
04 Aralık 2025, 07:43 -
Diyaloğun Gizli Notası: Papa XIV. Leo’ya Sunulan İlahi, Sert Güç ve Manevi Güç Arasında Yeni Bir Stratejik Denge Arayışı
04 Aralık 2025, 07:40 -
Ara Tatiller Neden Devam Etmeli?
04 Aralık 2025, 07:39 -
ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ BURSLULUK SINAVLARINDA DİKKAT ETMESİ GEREKEN HUSUSLAR
01 Aralık 2025, 22:22 -
YÖNETİM KURULU TOPLANTISI KARAMAN'DA GERÇEKLEŞTİ
01 Aralık 2025, 21:37 -
KARAMAN BÖLGE ÖZEL OKULLAR BULUŞMASI
01 Aralık 2025, 21:35 -
KONYA ÖZEL OKULLAR TOPLANTISINA KATILIM
01 Aralık 2025, 21:26

