Toplumsal Ahlakın Çözülmesi- Nesli İhya, Şehri İmardan Önemlidir… 16 Kasım 2025, 07:43
Bir süredir duyarlı pek çok gazete ve haber sitesinde Toplumsal Ahlakın tahrip olduğunu ifade eden yazı ve değerlendirmeler beni bu makaleyi yazmaya yöneltmiştir.
Son yıllarda Türkiye’de en fazla tartışılan meselelerden biri, toplumun ahlaki dokusundaki belirgin çözülmedir. Toplumsal güvenin azalması, bireysel menfaatin yüceltilmesi, merhamet ve adalet duygularının zayıflaması, yalnızca sosyal sorunlar olarak karşımıza çıkmamaktadır. Aynı zamanda manevi bir kriz olarak da üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu durumun temelindeki sebepler, İslami eğitim ve değerlerin gündelik hayattan uzaklaşması ile cezaların caydırıcılığını kaybetmesi ve cezasızlık algısının yaygınlaşmasıdır.
Toplumsal ahlak, yalnızca bireylerin iyi veya kötü davranışlarından ibaret değildir. Toplumsal ahlak, bir milletin hem vicdanı hem de adalet duygusunun ortak bir sonucudur. Dolayısıyla ahlaki çözülme, toplumlarda ekonomik krizden ya da siyasal gerilimden daha derin yaralar açar. Çünkü bir toplumun maddi kurumları, ancak ahlaki temelleri kadar sağlamdır. Modern çağın getirdiği bireycilik, rekabetçi ekonomik düzen ve seküler yaşam tarzı, ahlakın kaynağını dinden koparmıştır. Bu da ahlaki davranışı kişisel tercih seviyesine indirgemiştir. Bu noktada İslami eğitimin zayıflaması vicdan ve sorumluluk bilincinin yitirilmesine yol açmıştır. İslam dini, bireysel ve toplumsal yaşamın merkezine güzel ahlakı yerleştirir. Kur’an-ı Kerim’de, “Andolsun ki sizler için Allah’ın Resulünde en güzel örnek vardır” buyrularak, ahlakın örnekliğinin Peygamber Efendimiz ’in şahsında somutlaştığı vurgulanır. Peygamber Efendimiz, “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurarak, dinin özünü ahlaki olgunlukla tanımlamıştır.
Toplumsal ahlakın en belirgin göstergesi, kul hakkına gösterilen hassasiyettir.
Kul hakkı bilinci, yalnızca hukuki bir sorumluluk değildir. Kul hakkı bilinci Allah katında hesabı en ağır olan meselelerden biridir. Nitekim Resûlullah Efendimiz “Kim kardeşinin hakkını gasp etmişse, dinar ve dirhemin bulunmadığı günden önce ondan helallik istesin.” buyurmuştur.
Toplumda son yıllarda sıkça dile getirilen bir olgu da “cezasızlık algısı”dır. İnsanlar, suç işleyenlerin yeterince ceza almadığını, alanların da kısa sürede serbest kaldığını gözlemlemektedir. Bu durum adalete inancı sarsmakta ve ahlaki bir soruna dönüşmektedir. Çünkü adalet duygusu, insanın iç dünyasındaki vicdanla başlar, ancak bu vicdanın toplumsal düzenle desteklenmesi gerekir.
Günümüzde, hem hukuki cezaların caydırıcılığı azalmış hem de hukuk güven “nasıl olsa bir şey olmuyor” anlayışıyla yaralanmıştır. Bu cezasızlık kültürü, ahlaki bozulmayı hızlandırır. Çünkü insan, kötülüğün bedelsiz kaldığı bir toplumda iyiliğe yönelmekte zorlanır. Hazreti Ömer Efendimizin şu sözü bu gerçeği özetler: “Bir toplumda adalet zayıflarsa, orada kötüler cesur, iyiler korkak olur.”
Toplumda amaçsız, ilkesiz ve risk ürütme potansiyeli yüksek bireylerin devlet tarafından islah edilmeleri ve topluma vereceği zararın önüne geçmelerine mani olmaları beklenir. Ancak sokakta ve soğuk ortamlarda kışı geçirmek istemeyen bu kesimin adaletin boşluklarını kullanabilecek kadar bilen bir kesim, küçük gasplar, yaralamalar yaparak birkaç aylık ceza alacağını bilerek suç işlemekte, cezaevlerinin sağladığı barınmayı bir avantaj olarak görüp kışı içeride geçirmeyi dahi tercih edebilmektedir. Yine suçu sabit olsa da bazı saldırı, hırsızlık, gasp gibi hadiselerde verilen birkaç aylık cezanın paraya çevrilmesi veya ertelenmesi veya başka bir madde ile suçlunun salıverilmesi hem vicdanları yaralamakta hem toplumun geleceğini tehlikeye atmaktadır. Bir suçtan yakalanan birinin 49 sabıka kaydının olduğu haberini duyarken bu sistemin yanlışlığına hayıflanmayan kimse yoktur sanırım.
Hukukun bir başka problemi de basına yansımış olayların hızla çözülmeye çalışması, basında yer almayan olayların ise uzun yıllar sürüncemede kalması olarak da söylenebilir. Yine adaletin yerini bulamadığı ortamlarda televizyon programcıları suçluya ulaşmayı daha kolay yaptığını gündüz kuşaklarında hepimiz görebilmekteyiz. Burada suça müdahale eden polisimizin içinde bulunduğu “biz yakalıyoruz, savcı öteki kapıdan serbest bırakıyor” psikolojisini de not etmeden geçemeyiz.
Burada şunu da ifade etmek gerekir ki; Feto paralel yapısının uzun yıllar adalet sistemini, hâkimler, savcılar ve onların ağabeyleri vasıtası ile şekillendirmesi daha uzun süre düzeltilemeyecek etkiler oluşturmuştur. Yapının tahribatı sadece Yargı ağabeylerinin isteklerine göre adaletsiz kararlar vermesi ile kalmamıştır. Bu memleketin istekli, kabiliyetli gençlerinin hukuk fakültelerine girişlerini engelleyerek ve kendi yetiştirdikleri örgüt üyelerini buralara yerleştirerek bu alandaki insan kaynağının da önünü tıkamışlardır. Yargıda açığa alınan binlerce hâkim, savcı ve diğer adli personelin yeri kısa zamanda doldurulamayacak büyüklükte olmuştur. Sayıca tamamlanmaya çalışılan bu kadronun tecrübe, pratiklik, hız, vicdani adalet konularında zamana ihtiyaçları vardır. Uzun yıllardır mahkemelerde hâkim, savcı yetersizliği nedeniyle davaların uzun sürmesi de adalete güvensizlik oluşturmuştur. Aynı zamanda halen kendini gizleyen örgüt üyesi adli personelin var olduğunu zaman zaman yapılan operasyonlar ile duyuyor, görüyoruz.
Ne var ki, günümüzde İslami eğitim müfredatlarında ahlaki-ruhi gelişim geri planda kalmış, bilgi aktarımı davranışa dönüşememiştir. Ki bu noktada hangi bilginin davranışa dönüşmesini de bu milletin asil evlatları karar verememektedir. Din, yaşanması gereken bir hayat tarzıdır. Ahlak eğitimi, dürüstlük, emanete riayet, adalet, merhamet ve kul hakkı gibi temel ilkeleri içselleştirmeyi amaçlamalıdır. İslami eğitimden uzaklaşmanın sonucu olarak, bireyler dünyevi başarıyı ahlaki değerlerin önüne koymakta, bu da toplumsal güveni zedelemektedir. Ahlaki Eğitim, okullara, camilere bırakılamayacak kadar önemlidir. Toplumda sözde olan ahlakın, hukukun üstünlüğünün özde de hissedilmesi gerekmektedir. Okuduklarımızdan hatırladığım bir sözü nakletmek isterim: “Geçmişte, evde bir pozitif eğitim veriliyor ise sokak, toplum buna dokuz daha ekleme yapardı. Günümüzde, evde on pozitif eğitim verseniz toplum buna bir dahi ekleyemiyor, verilenleri de alıp götürüyor.”
Bugünün insanı, bilgiye ulaşmakta kolaylık yaşarken doğruyu seçmekte oldukça zorluk yaşamaktadır. Dijitalleşme, medya ve sosyal ağlar, ahlaki referansları bulanıklaştırmaktadır.
Ahlak, medyada “popülerlik” ve “kazanç” üzerinden tanımlanır hale gelmiştir. Toplumun önemli bir kesimi, “kârlı” olmayı, “iyi” olmaya tercih etmektedir. Bu da bireyler arası güveni yok etmektedir. İslami açıdan bakıldığında, ahlakın zayıflaması yalnızca insan ilişkilerini olumsuz etkilemez, aynı zamanda Allahü Teâla ile kurulan bağın da zedelenmesini beraberinde getirir.
Dünyevi başarıyı daha çok çalışarak, üreterek daha çok maddi menfaat elde etmekle değil, kısa yoldan, başkalarının hakkını gasp ederek, eldeki makam ve diğer imkânları kullanarak devletin malını zimmetine geçirerek, yolsuzluk yaparak elde etme sevdası siyaset ve partiler üstü bir problem olarak ele alınmalıdır. Bunun için Milli Eğitim ve İlahiyat alanlarında önemli reformlara ihtiyaç vardır. Günümüz toplumunda aldatma, dolandırıcılık, irtikâp, usulsüzlük, haksız kazanç, yolsuzluk, rüşvet haberlerini çok duyuyor isek bu durum toplumun da bozuk eğitim sisteminin bozuk ürünleri olan bireylerden oluştuğu sonucunu bize göstermektedir.
İslam hukukunda cezanın amacı, intikam değildir. Ceza, ıslahı ve toplumsal dengeyi koruyarak devlete ve sisteme olan güveni de artırmaktadır. Kur’an’da “Bir cana karşılık olmaksızın kim bir canı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” buyrularak insan hayatının kutsallığı vurgulanır. Cezaların caydırıcılığı, yalnızca ağırlıklarıyla değil bir o kadar adaletli ve tutarlı biçimde uygulanmalarıyla sağlanır. Modern sistemlerde cezaların hafifliği veya adaletsiz dağılımı, insanların adalet duygusunu köreltmekte ve “hukuk devleti” inancını zayıflatmaktadır. İslami adalet anlayışı, suçu işleyeni cezalandırırken toplumu da ahlaken korumayı amaçlar. Ancak bugün cezaların uygulanma biçimi, bazen siyasi, ekonomik veya sosyal ayrıcalıklara göre değiştiği için toplumsal güveni de zedelemektedir. Suçu neredeyse sabit olana devlet avukat atayarak milletin malını suçluya ayırırken haklı olan zor şartlarda ve büyük bedeller ödeyerek adaletin yerini bulmasına çalışması ne kadar acıdır…
Üstat Necip Fazıl Kısakürek adalet anlayışını “Sabah bir masumun öldürüldüğünü duyarsanız, Akşam darağacında sallanan birini görürsünüz” derken hepimizin kalbini teskin edecek bir adaleti ifade etmektedir. İnsanın yaşama hakkını elinden alan ve öldürülenin ailesine tamir edilemeyecek yıkımlar yaşatan suçlu için kararı nasıl Avrupalı devletler, Avrupalı Hukukçular verebilir. İnsanı yaratan Allahü Teâla ona en uygun sistemi koymuştur. Bunun karşılığı kısastır veya diyettir veya mağdurun yakınlarının af etmesidir. Büyük emeklerle, alın teri ile kazanılmış malın çalınması, zarara uğratılmasının karşılığını mahkeme nasıl belirler? Bu süreçte suçlu lehine yapay hafifletici nedenler oluşturulması veya devletin suçluya zorunlu avukat atayarak mağdurun yükünü artırması ciddi bir adalet sorunudur. Batı ülkelerinin bu eksikliği polisiye tedbir ve ağır cezalarla çözmedeki izafi başarısı sekülerlerin İslam’a karşı duruşlarına güya Avrupa medeniyeti başarısı örneğini vermeleri gibi yanlış bir değerlendirme yapmalarına kapı aralamıştır. Gerçekte olan ahlaki çöküş, ailenin yok oluşu, suç oranının yüksekliği halen Avrupa ülkelerinde çok çok yüksek oranlardadır.
Toplumlar, sadece kanunlarla değil, vicdanlarla ayakta kalır. Bir toplumun vicdanı köreldiğinde, en ağır cezalar bile ahlakı koruyamaz. Bugün Türkiye’de karşı karşıya olunan mesele, yalnızca hukuki değildir. Bir o kadar ahlaki bir meseledir. İslami eğitimden uzaklaşmak, kul hakkı bilincini zayıflatmış, adalet duygusunu yıpratmıştır. Bu sebeple, çözüm hem kalpte hem kurumlarda aranmalıdır. Kalpte iman, kurumlarda adalet güçlendiğinde, toplumsal huzur yeniden tesis edilebilecektir.
Bunun için birinci ihtiyaç olan Ahlaki Eğitim Reformu ile başta okullarda olmak üzere camilerde, stklarda tam bir ahlaki eğitim seferberliği ilan edilmelidir. Peygamber Efendimiz’in örnek ahlakı, modern pedagojik yöntemlerle gençlere aktarılmalıdır. Ahlaki değerler yalnızca “bilgi” olarak değil, davranış modellemesiyle kazanım haline getirilmelidir. Medya yeniden ele alınmalı sanat, beğeni ve benzeri her ne başlık altında olursa olsun hayâsızlık, ahlaksızlık önlenmelidir. Bunun için toplumun büyük kesimlerine teması olan öğretmen, imam ve hatta subay yetiştirme programları acilen ve radikal olarak ele alınmalıdır.
İkinci ihtiyaç, Adil Ceza Sisteminin Yeniden Yapılandırılması ve İnsanın Yaradılışına Uygun Hale Getirilmesidir. Suçların siyasi, sosyal veya ekonomik gerekçelerle hafifletilmesi, toplumsal vicdanı yaralar. Cezalar hem caydırıcı olmalı hem de adaletin herkes için eşit işlediği bir sistemle uygulanmalıdır. Bu da insanı yaratan Allahü Teâlâ’nın koymuş olduğu adalet sistemidir. Buna adaletin zamanında yerini bulması hususunu da eklemek gerekir.
Dönüp baktığımızda “Biz nerede yanlış yaptık” dememek için toplumsal bir baskı hareketine ve ahlaki iyileştirme hedefi dışındaki her kaybı göze alacak reformlara ihtiyaç vardır. Aksi halde köprüler, yollar, tüneller, fabrikalar ile inşa ettiğimiz beldelerimiz bir medeniyete dönüşmeden yok olur ve daha önemlisi geleceğimiz manevi tahribatın etkisi ile elimizden kayıp gider.
Turgut Cansever’in söylediği gibi; “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder.”
SEBAHATTİN KAZAZ - EĞİTİM YÖNETİCİSİ
DIĞER HABERLER
-
USÛLÎ DÜŞÜNMEK
17 Kasım 2025, 08:29 -
ÖĞRENCİ KAYIT SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN
16 Kasım 2025, 12:31 -
Toplumsal Ahlakın Çözülmesi- Nesli İhya, Şehri İmardan Önemlidir…
16 Kasım 2025, 07:43 -
“BEN” OLMAK VEYA KENDİNİ TANIMAK
13 Kasım 2025, 13:10 -
Vitrindeki Hayatlar, Depodaki Hakikatler Ceviz Kabuğu Hayatı ve Eğitime Düşen Gölge
12 Kasım 2025, 07:38 -
Makûs Talih
11 Kasım 2025, 10:13 -
Okumak… Neyi, Nasıl Okumak? “Nitelikli Okumak, Sükûtun Çığlığını Anlama Çabasıdır!”
10 Kasım 2025, 07:31 -
Güneydoğu Anadolu Ekibimiz AES’25 İçin Sahada!
08 Kasım 2025, 09:15 -
Sınıf ve Ötesini Yönetmek! Okul ve Sınıf Ortamında Yaşanan Sorunların Arka Planı ve Ebeveyn Tutumlarının Eğitim Ortamına Etkisi
08 Kasım 2025, 07:48 -
Kurum ziyaretlerine devam edildi.
07 Kasım 2025, 18:46

