Sosyal ve Beşeri B(ilim)lerin Önemi 17 Ağustos 2025, 15:20

Son teknolojik gelişmeler ile üretilen silahlar; insani değerlere sahip vicdanı ve merhameti ön planda tutan kişilerin elinde mi olsa daha iyidir yoksa kendilerinden başkasına yaşam hakkı tanımayan insani değerlerden yoksun vicdan ve merhameti olmayanların elinde mi olsa daha iyidir? Sanırım yaşadığımız dünyada bu sorunun çok anlamlı olması gerekiyor. Zira mazlumların sesi artık hiç kimsenin umurunda olmamaya devam ediyor. Tıpkı dünyanın yaradılışından bugüne kadar olduğu gibi. İnsani değerlerin toplumlarda giderek erozyona uğraması ve sosyolojik olarak yaşadığımız ahlaki çürüme artık inanılmaz boyutlara ulaşmaktadır. Ekonomik ve teknolojik olarak yaşadığımız gelişmeler bizleri toplumsal olarak aynı doğrultuda geliştirememektedir. Bunun nedenleri ve çözümleri başta üniversiteler ve MEB olmak üzere devletimizin tüm kurumları tarafından ele alınmalıdır.
Bilim ve ilim her ne kadar aynı anlamdaymış gibi kabul edilse de aslında aynı değildir. İlim idrak ve anlayış ile birlikte bilginin özümsenmesi ve tabiri caiz ise bilginin benliğimize işlenmesidir. İlim sahibi bir insan bilgi sahibidir fakat her bilgi sahibi ilim erbabı olamaz. İlim sahibi bir insan artık bilginin hakikatini anlamıştır ve bilgiyi anlamlandırarak o hal üzeri yaşar. Bu idrak ediş zihninde müthiş bir analitik düşünceyi oluşturur ve analiz yeteneğini son derece geliştirir. Bilginin salt bir şekilde var olmasından ziyade özümsenerek bir kavrayış ile idrak haline dönüşmesi insanın hayatın gerçek anlamını kavramasını sağlayacaktır.
Günümüz bilim dünyasında sayısal bölümler sosyal bölümleri maalesef çok farklı bir şekilde geride bırakmaktadır. Fen, matematik ve teknolojik gelişmeler ve ilerlemeler o kadar hızlı bir şekilde olmaktadır ki artık sosyal alanlar bunun gerisinde kalmaktadır. Teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan yenilikler ve icatlar hayatımızın her alanında olup, insanlar bunun etki alanında kalmakta ve bu etki ile toplumsal olarak insani değerler gerilemektedir. Bu teknolojiye karşı bir suçlama değil eleştiri mahiyetinde sadece bir tespittir.
Sosyal ve Beşerî bilimleri bilimden çok birer ilim alanı olarak kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Edebiyat, felsefe, tarih, coğrafya, ilahiyat, sosyoloji, psikoloji, eğitim bilimleri ve hukuk gibi bilim alanları toplumun tüm yaşam alanlarında kendilerini gösterir. Dil ve edebiyatı gelişmemiş bir toplum aslında varlık olarak kendini geliştirememiştir. Dil bir insanın en büyük kazanımı ve kendini ifade etme aracıdır. Dil ve edebiyat alanında gelişen bir toplum insanların sağlıklı iletişim kurduğu, fikir ve düşüncenin geliştiği bir toplumdur. Tarih ve coğrafya bilincinin oluştuğu toplumlar birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu kavrayan, yaşadığı coğrafyaya ve topluma sahip çıkan ve tarih bilinci ile hareket eden toplumlardır. Toplumun milli ve manevi duygularını gelecek nesillere aktaran dini ilimleri kapsayan ilahiyat artık toplumun her kesimini ilgilendirmelidir. Zira milli ve manevi duygulardan yoksun ahlaki çöküntü toplumunun tamamını etkilemektedir. Bununla birlikte felsefe ve sosyolojinin ön planda olduğu ve önemsendiği toplumlarda birlikte yaşama ve etkileşiminin çok daha sağlıklı olduğunu ve psikolojik olarak olaylara daha sağ duyulu yaklaşıldığını görürüz. Eğitim bilimlerinin toplumun eğitiminden sorumlu eğiticilerin yetişmesinde ve sürecin sürekli iyileştirilmesinde ne kadar önemli olduğu aşikardır. Toplumsal yaşamda huzur ve güvenliğin teminatı olan hukuk ve adalet kavramları bireylere en küçük yaşlardan itibaren hayatın olmazsa olmazı oldukları öğretilmeli ve bu konularda asla taviz verilmeyeceği bilinci verilmelidir. Bunların yanında kültür ve sanatın toplumda var olması toplumun ortak birçok etkinlikler ile birbirlerine bağlandığını ve kültürel aktarımın daha sağlıklı olduğu aşikardır. Kısacası bu ilim dalları toplumun varoluş mantığını geliştirmekle birlikte toplumun dinamiklerini harekete geçirerek toplumsal yaşamı direkt etkilemektedir. Bu etki toplumda sevgi, saygı ve terbiye gibi temel kavramları ön plana çıkarıp, bu kavramların toplumda varlığını devam ettirmektedir. Bugün yaşadığımız dünyada fen ve teknolojideki gelişmelerle ters orantılı olarak toplumsal yaşamdaki bu temel kavramların önemsizleştirilmesi ile birlikte büyük bir yozlaşmanın yaşandığını görmekteyiz. Bu ekonomik ve teknolojik gelişmelerden çok daha önemli bir konudur. Zira toplumsal yozlaşmanın düzeltilmesi asırlar sürebilir. En büyük ekonomik krizler dahi 5-10 yılda düzeltilebilirken yaşadığımız yozlaşmanın düzeltilmesi çok daha zor ve uzun yıllar sürecektir.
Orta öğretimde en zeki çocuklarımızın fen liselerine gitmesi ve sosyal alanları tercih etmemesi artık aşılması gereken büyük bir problemdir. Yakın zamanda açılan Sosyal Bilimler liseleri maalesef yeterli değeri görmemiştir. Devlet ve toplum olarak sosyal alanlara yapılacak yatırımlar ve verilecek değer ile birlikte ilkokul çağlarından itibaren çocuklarımıza kazandırılacak bilinç ile bu problem aşılabilir. Ülkemizde sayısal alanların yüksek maaşlı iş imkanları ve itibar gören statüleri aynı derecede sosyal ve beşerî alanlar için de geçerli olmalı ve konuda öncelikle gerekli algı oluşturulmalıdır. Özellikle üniversitelerdeki sosyal ve beşerî ilimlerdeki akademisyenler için pozitif ayrımcılık anlamında adımlar atılmalıdır. Tübitak başta olmak üzere proje desteği sağlayan tüm kurum ve kuruluşlar sayısal alanlar kadar sosyal ve beşerî ilimlere de destek vermelidir. Bu alanlarda okuyan öğrenciler için teşvik ve motivasyon amaçlı destekler verilmelidir. Yine bu ilim dallarındaki hocalarımız artık teorik çalışmaların yanında saha çalışmalarına daha fazla önem vermelidir. Bu saha çalışmaları için proje bazlı araştırmalar hazırlanmalı ve bu konuda desteklenmelidir. Bu ilim dallarındaki hocalarımız toplumsal yozlaşmanın önüne geçecek çalışmalarla toplumun içinde bulunarak ve iletişim kurarak bu konuda önemli çalışmalar ve tezler yapabilirler. Bu anlamda özellikle saha çalışmalarıyla birlikte problemlerin çözümleri sebep-sonuç açısından daha sağlıklı bir şekilde olacaktır. Kadim Anadolu medeniyeti bu konuda akademisyenler için çok önemli bir çalışma alanıdır. Tarihten felsefeye, sosyolojiden kültür sanata, edebiyattan coğrafyaya kadar büyük bir zenginliğe sahip olan bu kadim coğrafya bu konularda yeterince çalışmalar yapılacak büyük bir sahadır. Bunun kıymeti bilinmeli ve sonraki nesillere aktarılmalıdır. Bu sahip olduğumuz medeniyet yaşadığımız sosyolojik yozlaşmayı bertaraf edecek en büyük zenginliğimizdir.
PROF. DR. ERDİNÇ DÜNDAR - MATEMATİK PROFESÖRÜ / DEKAN YARDIMCISI
DIĞER HABERLER
-
ÖZKURBİR’den Antalya’da Ziyaret
20 Ekim 2025, 18:15 -
Veli Merkezli Özel Okullar ve Eğitimin Geleceği
20 Ekim 2025, 08:32 -
ÖZKURBİR Yönetim Kurulu Bursa’da Toplandı
19 Ekim 2025, 07:35 -
Ek: 2 - GÖRÜNMEZ VARLIKLAR (Melekler ve Ruh, Cinler ve Şeytan/İblis)
19 Ekim 2025, 06:46 -
Dijital Köleliğin Dayanılmaz Cazibesi
18 Ekim 2025, 06:23 -
Birikim Eğitim Kurumları'ndan ÖZKURBİR'e Ziyaret
17 Ekim 2025, 16:34 -
Görünmeyen Dersler - Türk Eğitiminde Hayati Ama Göz Ardı Edilen Konular Üzerine
17 Ekim 2025, 09:57 -
Ankara Biltek Eğitim Kurumları’na Ziyaret
17 Ekim 2025, 08:54 -
Ağlayacaksan Oynamayalım
16 Ekim 2025, 07:47 -
Görünmek mi, Yönetmek mi?
15 Ekim 2025, 09:40