“Oyuna Doymayan Çocuklar!” 24 Kasım 2025, 08:28
Eğitimde Yenilikçi Bir Model, “Sabah Ders, Öğleden Sonra Oyun”
Bazen bir veli toplantısında, bazen öğretmenler odasında kurduğumuz cümleler arasında, bazen dershane, etüt, özel hoca dersleriyle sürekli koşturup duran öğrencileri gördüğümüzde, bazen okul bahçesinde bir çocuğun dalgın bakışlarına takıldığımızda içimizden şu cümle ister istemez dökülüyor:
“Biz nerede yanlış yaptık?”
Belki de cevabı uzun uzun aramak gerekmiyor. Çocuklarımızın elleri tablet ve telefon ışığıyla aydınlanırken, gönüllerinin karardığını; oyun alanları daraldıkça dünyalarının da daraldığını fark edemedik. Oysa unuttuğumuz bir hakikat var.
“Çocuk oyunla büyür; oyun ve oyunla öğrendiği ahlak çocuğun iç gıdasıdır.”
Ne yazık ki bu temel ihtiyacı göz ardı ettik.
Bugün büyük şehirlerde, gökyüzüne değil tavana bakan, rüzgârı değil klimanın soğukluğunu hisseden bir çocukluk yaşatıyoruz onlara. Toprak kokusu bilmeyen, bir ağacın gölgesinden geçmeyen, elini çamura sokmayan çocukların mutluluğunu klavyeye, başarılarını da ekrandaki puanlara bağlamaya çalışıyoruz. Ne elmadan ne armuttan haberi var. Dikenli tarlalardan, nohuttan, buğdaydan, kendi memleketine özgü kuşlardan, bitkilerden bihaber bir gençlik var. Sanal zaferlerin anlık mutluluğu var ellerinde ve yüreklerinde. Ona da mutluluk denirse tabii.
“Oynamayan ve oyuna doymayan çocuk, eksik büyür.”
Bu eksiklik yalnızca fiziksel değil; zihinsel, ruhsal ve hatta ahlâkî bir eksikliktir. Çünkü oyun sadece koşmak ve eğlenmek değildir. Oyun, edep öğrenmenin, sabır ve paylaşmanın ilk dersidir. Sınıflarda hiperaktivite, sorumluluk alamama, ders çalışmak istememe gibi sorunları konuşuyoruz. Ama belki de sorun sandığımızdan daha temel. Çocuk yeterince koşamıyor, paylaşamıyor, arkadaşına omuz veremiyor; yani oyunla gelen ahlâkı da öğrenemiyor. Biz çocukların hareketini her zaman değilse de bazen “yaramazlık”, merakını “dikkat dağınıklığı” sandık. Oysa oyun oynayan çocuk; kaybetmenin sabrını, kazanmanın şükrünü, sıra beklemenin edebini, paylaşmanın güzelliğini öğrenir. Geleneksel Türk-İslâm kültüründe çocuk, oyunda bile adabı öğrenen bir varlıktır. Dedelerimiz, büyüklerimiz, gün görmüş insanlar boşuna dememiş:
“Edep bir taç imiş nur-u Hüda’dan / Giy o tacı emin ol her beladan...”
Bu tacın ilk taşları çoğu zaman oyun esnasında dizilir.
Belki de bu yüzden okul sistemimizi yeniden düşünmenin vakti geldi. Sabah saatleri akademik eğitime ayrılırken, öğleden sonraları çocukların özgürce oynayabileceği hem ruhunu hem bedenini dinlendirebileceği bir ortam neden oluşturulmasın? Neden geleneksel oyunlar, el becerileri, futbol, voleybol, ip atlama, saklambaç okulun doğal rutini olmasın?
Oyun çocuğun yalnızca bedenini değil, karakterini de yoğurur.
Bir de oyun üretmeyi öğrenirse… İşte o zaman hem aklı hem gönlü gelişir.
Bizim çocukluğumuzda tahta parçasından at arabası, çamurdan tabak, dallardan sapan, söğüt ağacından düdük, meşe ağacından sap, çam kabuğundan çeşitli oyuncaklar yapardık. Bu uğraş, sadece el becerisi değil; özgüven ve sorumluluk öğretirdi. Bir işi baştan sona götürmenin sabrını, kendi emeğinin değerini öğretirdi. Yani oyun sadece oyun değildi. Oyundan çok daha fazlasıydı. Hayatın ta kendisiydi.
Hem hayal hem de el becerilerini geliştiren önemli bir etkinlikti oyun.
Bugünün gençleri ise yirmi beş yaşına geldiğinde bile bir portakalı, elmayı soymaya zorlanıyor, bir salatayı hazırlayamıyor, bir ağacın dalını kesmekten bile çekinir hâle geliyor. El becerisi gelişmeyen çocuk, hayat becerisinden de uzaklaşıyor. Oysa bizim kültürümüzde “eli iş tutmayanın gönlü de eksik kalır.” anlayışı hâkimdir.
Çocuk üretmeyi öğrendikçe, şükretmeyi öğrenir. Azla yetinmenin erdemini, emeğin değerini, helâl kazanmanın lezzetini kavrar. Bu da dinî ve ahlâkî gelişimin en temel adımlarındandır. Oyuna doyan bir çocuk yalnızca okulda değil, evde de huzurludur. Kardeşiyle kavga etmez, anne babasına daha kolay açılır. Çünkü mutluluğu satın alınmış nesnelerde değil; kendi emeğinin kazandırdığı iç huzurda bulur.
Bu, İslâm ahlâkının da özüdür. “Kişinin kendi emeği en hayırlı rızıktır.”
Çocuk emeğiyle bir şey üretince hem özgüveni artar hem de kanaat, sabır, şükür gibi değerleri içselleştirir. Elbette ki eğitim yalnızca akademik başarıdan ibaret olmamalı. Bugün tüm çocukları aynı sınavlara sokup aynı başarıyı bekliyoruz. Oysa yaratılış farklı farklıdır; her çocuk kendi istidadıyla (doğuştan gelen yetenek) dünyaya gelir.
Atalarımız der ki, “Her kuş kendi kanadıyla uçar.”
Biz ise bütün kuşları aynı yükseklikten uçurmaya zorluyoruz. Ne kanat bıraktık ne de kuş. Hepsinden aynı başarıyı bekleyen kişilere döndük. Bir çocuk marangozlukta, bir diğeri koşuda, bir başkası ziraatta, kimisi de tıpta yetenekli olabilir. Biz çocuğu sadece sınavlarla sıkıştırıyor, sevmediği alanlara itiyor, sonra da “neden başarılı olamadı?” diye hayıflanıyoruz. Oysa İslâm kültürü, her bireyin kendi fıtratına uygun bir yol bulmasını öğütler. Fıtrata uygun olan yol hem bereketlidir hem sürdürülebilir.
Eğer çocukları yetenekleri doğrultusunda desteklersek; daha mutlu, daha üretken, daha ahlâklı, daha dengeli bireyler olurlar.
Sonuç olarak sözün özüne dair cümleleri sıralayalım. Çocuklarımızın geleceği için önce oyunlarını, sonra da kökleriyle bağlarını geri verelim. Toprağa dokunsunlar, doğayla konuşsunlar, üretmenin hazzını tatsınlar. Sabır öğrensinler, şükür öğrensinler, paylaşmayı öğrensinler. Çünkü, “Oyun, çocuğun hem zihnini hem gönlünü besleyen en ciddi iştir.”
Çocuklarımıza bu fırsatı sunmazsak, yarın pişmanlıklarımız daha da büyüyecektir.
Biz bu hakikati yeniden anlamadıkça eğitimde de hayatta da eksik kalacağız. Ama çocuk oyuna, doğaya ve değerlerine doyarsa… İnanın, biz de geleceğe doyacağız.
“Oyun, sadece oyun değildir.”
Çok daha fazlasıdır vesselam! Köyde de şehirde de oyun alanlarını, oyuna dair imkanları ve fikirleri yeniden değerlendirmenin vakti çoktan geldi ve geçiyor.
EMİN KEVEN - EĞİTİMCİ YAZAR
DIĞER HABERLER
-
İZMİR DELTA KOLEJİ ZİYARETİ
24 Kasım 2025, 13:09 -
“Oyuna Doymayan Çocuklar!”
24 Kasım 2025, 08:28 -
24 Kasım: Geleceği Şekillendiren Yürekler
23 Kasım 2025, 08:39 -
SUPER MOM — MECBURİ GÜÇ
21 Kasım 2025, 07:41 -
YEZİDİN HARCI ZULÜM, YİĞİDİN BURCU ÖLÜM
21 Kasım 2025, 07:39 -
RASKOLNİKOV YAŞASAYDI
21 Kasım 2025, 07:36 -
BAŞAKŞEHİR ÖZEL OKULLAR BULUŞMASI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
20 Kasım 2025, 22:15 -
ÖZKURBİR’den BİRİKİM Okulları’na Ziyaret
20 Kasım 2025, 20:10 -
Eğitimde Vefa ve Hafıza
20 Kasım 2025, 07:28 -
Hız Çağında Gençliği Yeniden Diriltmek
19 Kasım 2025, 09:00

