Okuma Ödevi: Kitapla Kurulan Sessiz Diyalog 15 Haziran 2025, 14:17

Kıymetli anne - babalar, değerli öğretmenlerim, sayın yönetici arkadaşlarım, Okuma eylemini istekli hale getirmek ve bu farkındalığı çocuklarımıza kazandırmak için üç eşiğin aşılması gerekli görünüyor. Bunlar okul öncesi, ilköğretim 1, 2 ve 3. sınıf dönemi, 4 ve 5. sınıf dönemleridir, diyebiliriz. Bu dönemlere, aşılması gereken eşiklere doğal eşikler dersek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Okuma eylemini istekli hale getirmek ve bu farkındalığı çocuklarımıza kazandırmak için üç eşiğin aşılması gerekli görünüyor. Bunlar okul öncesi, ilköğretim 1, 2 ve 3. sınıf dönemi, 4 ve 5. sınıf dönemleridir, diyebiliriz. Bu dönemlere, aşılması gereken eşiklere doğal eşikler dersek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Çocuğun kitapla tanışması ailede başlar. Yaprak hışırtısını duyar, onu her gün farklı bir maceraya sürükleyen renkli kahramanlarla hayal dünyasını zenginleştirir.Bu zengin hayal dünyası anasınıfına geldiğinde biraz daha akademik boyut kazanırsa, ne güzel olur değil mi ?
Sonra dedeler, nineler masallar anlatsalar duıyuşsallığımıza. Anne babalarımız hayatlarını hikaye etseler kulaklarımıza. Ana sınıfı öğretmenlerimiz renkli sayfalardan öykülemeler yaptırsa bizlere. Biz renkleri okumaya başlasak, kitap sayfalarını çevirsek ve hikayelerimizi paylaşmaya başlasak ailemizle. Onlar da dünyanın liderini dinlermiş gibi yapsalar.Biz ardı sıra sorular sormaya devam etsek. Bu ne? Ne yapıyor? Hangi renk? Bu kaç? Ne yazıyor? Hangi harf? diye diye sıkıştırsam çevremi. Her şeyi sorsak, kendi dilimce okumaya başladığım bu güzelliklere karşılık bulabilsek. İlgim köreltilmese, sorularım “Onları okulda öğreneceksin.” diye geçiştirilmese. Ana sınıfına, parka gider gibi götürülsek. Öğretmenimle ilk karşılaşmamızda annemizin kokusunu alsak, onun sıcaklığını hissetsek. Büyüklerim, ortama uyum sağlayıncaya kadar beni sevgileriyle izleseler. Öğretmenim ellerimi tutsa: “ Canım ne kadar güzelsin.Hoş geldin.” dese. Diz çökerek gözleri, gözlerimin hizasında…
Öğretmenim sorularla bizi cesaretlendirse. Heyecanımızı yönlendirse. Sevsem yeni yaşamımı. Arkadaşlarımaza selam vermeyi , onların isimlerini öğrensek, onlarla kaynaşsak , sıraya girsek.Ellerimizi yıkasak, dengeli beslensek, sorumluluklarımızın farkına varsak. Boyalamalar yapsak, kessek, yapıştırsak. Şarkılar söylesek. Arkadaşlarımla boya kalemlerimi paylaşmasak bile, onlar bize boyasını vererek paylaşmayı öğretse.
Öğretmenim bizi sevgi diliyle sessizce uyarsa. Sihirli sözcükleri çok yoğun duysak. Yuvamızda teşekkürler, aferinler havada uçuşsa.
Boyasak,yazsak,çizsek.. Bunları yaparken kaslarımız gelişse, iyi görsek, güzel duysak. Zamanın önemini fark etsek. Kuralların varlığını hissetsek. Çevremize karşı daha meraklı olsak ,değişik etkinliklerle ilgimiz artsa. Kutlamalar yapsak. Öğretmenim kutlama programlarını ailemizle beraber düzenlese.
Çizgilerim daha güzel, boyamalarım taşmamış olsa, kelimeleri daha doğru telaffuz etsek, daha dikkatli hareket etmeyi öğrensek. Okuldaki ağabey ve ablalarımı görünce: “ Artık okumak istiyoruz. Artık okumak, okumak istiyoruz.” diye haykırsak. Annemize babamıza “ Büyük okula gitmek istiyorum.” diye naz yapsak.
Zevkle resimlerini süzdüğümüz, hikayeler uydurduğumuz kitapların üzerindeki kargacık burgacık şekiller dile gelse: “ Artık bunları okuyamıyoruz.” diye üzülmeye ve hırçınlaşmaya başlasam. “Okumalıyız, okumalıyız! Neler var, neler yazıyor?” Artık bilmek istiyoruz, desek.
Ana sınıfının son zamanlarında 1. sınıfa hazırlansak. Eylülü beklemeden öğretmenlerimizle tanışsak,. Yazı , okula başlama heyecanı ile geçirsek, arkadaşlarımızı merak etsek. Anlamlı anlamlı “Büyük okulumda 1. sınıfa başlayacağız “ diye hava atsak.
Annemiz babamız , okul ihtiyaçlarımızı karşılasalar. Okulumuz da bizi bayram gibi karşılasa. Kargaşa olmadan sınıflarımıza geçsek, okullar açılmadan uyum çalışmalarımız planlansa,ürkek davranmamıza gerek kalmasa.
“Haydi öğretmenim … Ne zaman okuyacağız öğretmenim?” deyip dursak. Derken farkına varmadan, çok kolay okuma ve yazmaya geçsek. Okulumuz ve ailemiz bizi ödüllendirse. Okumanın, dondurma ve çikolata gibi tatlı olduğunu fark ederek ,okumaya devam etsek. Arkadaşlarımla okuma bayramına heyecanla hazırlansak. Sevdiğimiz oyuncaklarla ailemiz okuma bayramımıza gelse. O günü hiç unutmasak.
Ailem ile kitapçıya beraber gitsek, bize kitap seçme imkanı verseler. Arkadaşlarımıza da kitap almayı öğretseler. Geceleri oyuncaklarımıza sarılıp uyuduğumuz gibi kitaplarımıza sarılarak uyuyakalsak. Anneciğimiz üstümüzü örtse, kitabımızı masaya kaldırsa ve ışığımızı söndürse. Sabah erkenden kalksak, kaldığımız yerden okumaya devam etsek. Annemiz babamız uyuyakalsa biz de kitaba daldığımız için okula geç kalsak.
Sonra öğretmenimizin karşısında tedirginliğimizi, yine öğretmenimizin cesaretlendirmesiyle ve sevgi dolu bakışlarıyla zararsız bir kazanıma dönüştürsek.
“Yarıyıl tatilinde on beş kitap okuyacağız” güzelliğiyle tatile yollansak. Tatil dönüşü öğretmenimizin okumamızın ilerlediğini fark etse , bize bir kahraman gibi davransa, iştahımız daha da artsa. İkinci dönem kimse önümüzde duramasa.
Şimdi neyi merak etmeye başladım biliyor musunuz ? Bu güzel öyküleri, masalları, hikayeleri kimler yazıyor? Ama çok güzel yazıyorlar. Onlar da yoksa çocuk mu ? Ne güzel hayalleri var, algıları ne güzel, bakış açıları ne kadar geniş. Bu eserler ne kadar hoş. Bunların mimarları da bu kadar güzel olmalı.
Yılın sonunda kitap kurtları seçilse ama her arkadaşımız kitap kurdu olsa. Kimimize madalya, kimimize sertifika kimimize kupa, kimimize dondurma hediye edilse. Kitap okuma aşkımız artsa.
Yaz tatilini okuyarak geçirsek. Kitabını okuduğumuz çocuk dostu, çocuk insanlarla karşılaşmak ne güzel olur. Okuduğumuz kitapların kritiğini beraber yapsak. Sonra kitabımıza imzasını atarken seyretsek, onunla hatıra fotoğrafı çektirsek. Dostluğumuz kalıcı olsa. Onu, adını, kitabını, imzasını, resmini, sanatını taşıma sorumluluğu kazansak.
“Hangi kitabınızı tercih edersiniz ?” diye sorduğumuzda, bize cevap olarak “ Elinizin hangi parmağından vazgeçersiniz?” diye cevap verse.
Hasan Latif Sarıyüce ve Muzaffer İzgü’nün “Ferhat ve Şirin’le” bu yola düştüklerini öğrensek. Muzaffer İzgü’nün, Türkiye’yi ve dünyayı okuyup yazdığı için ,holding başkanı gibi dolaşma imkanı elde ettiğini fark etsek. Mustafa Ruhi Şirin’le “Şirin Kitap Dostluğu” kursak. Çocuk deyince, dehşet sevinen, sevincinden kendini kaybedip göz yaşlarına boğulan halini görsek. Çocuklarla ilgili ciddiyetsizliklere kükreyerek tepki gösterdiğine şahit olsak.
Fatih Erdoğan’dan hayatın en kısa hikayesini yazmayı öğrensek. “Marsık” kelimesini anlamını Yalvaç Ural Konyalı Şampiyon´dan öğrensek. Mevlana İdris Zengi’den “Ben müdürler davet ettiği için değil, istediğini hissettiğim herhangi bir çocuk için o okula doğal bir halde uçarak giderim.” diye sitem edişinin kalitesini yaşasak.
Mavisel Yener´in kitaplarımı tek tek doldurup imzalayacağım. “Ben hem diş hem de düş hekimiyim.” deyişini nasıl unuturuz.” Sille Konağı´nda dedem bize ne güzel masallar anlatmış” diye paylaşımındaki şükran ifadesi nasıl not düşülmez.
Hasan Kallimci neler derlemiş neler. Köyümüzde yıllar öncesinde öğretmenlik yapmış. Kafkas kültürü hakkında biz de olmayan birçok arşiv bilgisine tesadüfen nasıl ulaştık.
Aslında çocuk kitabı yazarları kendileri en iyi sanat ürünü olan en özel kitaplardır. Onları okumak, onları anlamaya çalışmak onları mutluluğun zirvesine çıkaracaktır. Şirin Abi’min ifadesiyle “Hiç bir gemi bizi kitaplardan daha uzağa götüremez.” olacaktır. Herkese iyi seyirler…
Sonra, ne olur bize kitap okuma cezası vermeyiniz. Biz dördüncü, beşinci sınıfa gidiyoruz. Hiçbir zaman aklınızdan geçirmeyiniz bunu. Sevmemiz gereken kitaplardan ceza almamız mümkün mü? Ne kadar mantıklı?
Bizim artık somuttan soyut algılamalar dönemim yoğunlaşmaya başladı.Bizi sanat değeri eserlerle karşılaştırmalısınız. Okurken de nefret etme ihtimalimizi göz ardı edemezsiniz. Allı pullu, cafcaflı, birinci kalite baskılı içi bomboş, akıcılığı, olay örgüsü ve özgünlüğü olmayan anlatımlar bizi ürkütecektir diye bilmelisiniz.Yazı puntoları, basım kalitesi de bize zarar vermemeli.
Biz çok farklı güzel varlıklarız. Okumak çocuk kadar doğaldır. Ne olur doğallığımızı görerek farklı tercihleri kullanmamıza fırsatlar oluşturun. Zevkimizi, rengimizi, hazzımızı tadımızı beraber keşfedelim. Zorluklar, kolaylıklara dönüşüversin. Lütfen bizimle ilgili ön tahlilleriniz olumlu olsun. Bize iyi rehberlik yapın lütfen.
Okuma lezzetimi (tadımı) artık okulum ve ailem keşfetmiş olmalı. Rengimizi belli etmişizdir. Ona göre tercihlerimizi değerlendirseler biz de okuma kalitemizi sürekli hale getirsek. Okuma tarzımı bildiğinizde daha kolay yol alırız. Her şey daha anlamlı olur.
Öğretmenlerimiz öğrenme stilimizi bilse ona göre okumamıza tarz katsa. Sevgi dilimizi bilse ona göre okuma ödüllendirmelerimizi yapsalar. Kişilik tipime uygun kitap tavsiyeleri okumamızı acaba daha da kolaylaştırmaz mı? Bize yapılan çok yönlü rehberlikle bizi tanıdıklarında daha faydalı sonuçlar çıkmaz mı? Biz o zaman sürekli ve anlamlı okuma alışkanlığı kazanmaz mıyız?
Kitap okurken ve okuturken seçici davrandığımızda geleceği eğitmiş olduğumuzu düşünsek, aslında sıradan bir eylemin ileriki nesiller için en önemli inşa faaliyeti olduğunu unutmasak.Özenli seçiciliği içerik ve kalite açısından sonuna kadar dikkat etsek, hatta geleceğimizi kurmak adına özellikle bazı sanat eseri olan kitapları başucumuza yerleştirsek.
Seviyeyi ve dengeyi her zaman korusak. Zamanlamayı iyi yapıp eğitsel değere hizmet eden yapıyı muhafaza etmeye özen göstersek.
Kitaplarımız belli bir mantık içerisinde çocuklarımızın sağlıklı düşünme sistemine faydalı olsa, algılamaları ve fikirleri tutarlı insanlara hizmet etse.Bağnazlıktan uzaklaştırsa.
Kitaplar çocuklarımızın iletişim becerilerine hizmet etse. Hayal dünyalarını beslese ve onları üretken hale getirse. Sevgiyi artırsa bütün dünya için duyarlılığı beslese. Gönül dilini titretse ve gözlerini nemlendirse, haksızlığa karşı çok güçlü bir yumruğa dönüşse. Kitap doğruluktan asla taviz vermeyen şahsiyet haline gelse.
Evrensel değerleri bize özümsetse, inançlı kılsa. Bize menzile varmak için yürümeyi, sebat etmeyi, fedakarlığı ve özveri ile çalışmayı öğretse.
Okumanın aslında bir amaç için olduğunun huzurunu verse. Okuduğumuzda sağlıklı kaldığımızı bize gösterse. Aslında mutluluğun temel kaynağının okumak olduğunu bu süreç öğretse.
Okurken okurken, derslerimde de başarılı olduğumu görsem. Akademik becerilerime katkısını yaşasam. Çevreme bundan dolayı ışık saçsam ve mutluluk kaynağı olsam. Okuduğumdan dolayı başarılı olduğum için örnek gösterilsem.
Okulum okuma alışkanlığı kazandırabilen kurum olsa.Bu özellik sağlıklı düşünmemizi sağlasa.Daha sonra doğru ve mantıklı kararlar verebilsek.Bu sayede bir katma değer üretme imkanına ulaşabilsek.Sonra kendimize ve çevremize faydalı olmak ne güzel olacak.Bu güzellik başarı ve mutluluk olarak gitse…
Ne güzel…Ne güzel…
-----------------------------------------------------------
Makalemizin devamı gelecektir. Okuma ve yazma alışkanlığı, kültürü kapsamında orijinal teknikler konusunda paydaşlarımızla paylaşımlar yapmaya devam edeceğiz. Bu ödevi bize yükleyen ve hatırlatanlara şükranlarımızı arz edediyorum.
MUTTALİP HASDEMİR / BİLTEK OKULLARI GENEL MÜDÜRÜ
DIĞER HABERLER
-
Okuma Ödevi: Kitapla Kurulan Sessiz Diyalog
15 Haziran 2025, 14:17 -
"Öğretmene Açık Mektup" — Kalpten Kaleme Bir Sesleniş
14 Haziran 2025, 21:08 -
“Eğitim Atlası” Programında Sınav Sürecine Mercek Tutuldu!
14 Haziran 2025, 14:11 -
LGS Gündemi A Haber’de Masaya Yatırıldı!
13 Haziran 2025, 21:55 -
İyi Bir Yönetici mi, İyi Bir Lider mi?
13 Haziran 2025, 21:37 -
Trafik, Hız Limitleri ve Cezalar İle İlgili Bizim de Söyleyeceklerimiz Var.
13 Haziran 2025, 19:55 -
İş Arayan Gençlere Tavsiyeler
12 Haziran 2025, 21:34 -
Bir İntiharın Anatomisi
12 Haziran 2025, 20:52 -
Maarifin Rotası
11 Haziran 2025, 22:39 -
Çokluk İçinde Kaybettiklerimiz
09 Haziran 2025, 22:58