Öğretmenler Günü Münasebetiyle Dil-Kültür ve Ahlâk Üzerine 04 Kasım 2025, 08:14
Öğretmenler, toplumunun en stratejik meslek sahipleridir. Bir toplumu en ideal ve güçlü seviyeye ancak ve ancak öğretmenlerle çıkarabilirsiniz. Bir çocuğun/öğrencinin ilk öğretmeni anne ve babasıdır veya birinci derecede sorumlu, yetkili yakınları olan şahıslardır.
DİL - KÜLTÜR ve AHLÂK ÜZERİNE!
2026 nın MANİFESTOSU OLMASI DİLEĞİMLE
Şöyle bir düşünelim: Bu tespit veya gerçeğe göre öğretmenlerin dokunmadığı, tesir etmediği, yetişmesinde emeği olmayan hangi meslek sahibi; farklı bir ifadeyle, öğretmenin tezgahından geçmeyen hangi meslek sahibi veya insan var. Bu durumda, iyi yetişmiş bir öğretmen topluluğu, huzurlu ve başarılı bir toplumun olmazsa olmazıdır. Öyleyse öğretmenlerimiz bütün özellikleriyle ihtiyaca cevap verecek şekilde olmalı yani donanımlı olmalıdır.
Benim hatırladığım ilk öğretmenlerim rahmetli babaannem ve dedemdir. Eşine saygıyı-edebi, tahsilli oğluna -ilim sahibi diye- yaklaşım tarzını, ilme saygıyı ilk defa babaannemde gördüm. Gereksiz yere kızmama hasletini, torunlarına sabırla yaklaşan ve onları azarlamayan, küçük düşürmeyen, onlara değer veren tavırları ve en mühimi inancımızın Temel konularını kısa ve öz olarak dedemden öğrendim. Yokluk ve maddi sıkıntılara rağmen, eğitimi/öğrenmeyi, okumanın ehemmiyetini, azmi, yanlışa düşmemekte yoklukla mücadele ile sabrı babamda gördüm. Çok çalışmayı ve paraya değer vermemeyi, Allah'tan başkasından bir şey beklememeyi annemde gördüm. Yanlış yapan bir öğrenciyi, arkadaşları yanında rencide etmeyerek ona fırsat vermeyi ve kazanmayı lise müdürümde gördüm. “İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır.” düsturunu şiar edinerek insanlara, öğrencilerine her daim emsalsiz yardımseverliği, insani değerlerin nerede ise tamamını muhteşem bir donanıma sahip, herkesin sevgilisi bir üniversite hocamda gördüm ve ondan öğrendim. Ve daha dün, akademisyen olmak için çırpınan bir meslektaşımın, aylarca çalışmasına rağmen üniversite hocalarından destek alamayışını acı acı anlatışını dinleyince üstte zikrettiğim hocamın kıymetini daha da bir yüreğimde hissettim ve onun değerini çok daha fazla anladım.
Peki sadece bunlar mı? Tabii ki değil! Sayamadığım daha birçok kıymetli öğretmenim ve muhteşem hocalarım oldu… Onların hepsini hürmetle yâd ederken hayatta olanlara huzurlu bir ömür, vefat edenlere de rahmet diliyorum.
Özetle şunu söylemek istiyorum: Eğitim ve öğretim ilk önce ailede başlar. Bu mühim işi tamamıyla okuldaki öğretmene havale etmek, yapacağımız en büyük yanlış olur. Posta, yerine ya ulaşmaz ya da yanlış bir yere gider.
Eğitim-öğretim faaliyetleri baştan sona sevgi odaklıdır. Sevmeyen öğretmen sevilmez, sevilmeyen öğretmen programlanmış makina gibi sadece yontma işlemi veya eline verilen kavanoza istenileni doldurma işlemi gibi bir şey yapar.
“Sevgi” mefhumunu çekip alırsanız artık orada eğitim-öğretim ve bunların mimarı ideal bir öğretmenden değil de, olsa olsa bir robottan bahsedebilirsiniz. Dolayısıyla biz öğretmenler en başta neyi ve nasıl, hangi sebeple ve hangi ölçülerde sevip saydığımızı bilmeliyiz. En mühimi de gönüllere dokunmalıyız.
Biz öğretmenler aziz dilimiz Türkçemize her yönüyle hâkim olmalıyız. Bunun yolu da güzel ve mühim yayınları tekrar tekrar okumaktan geçer. Maalesef bu konuda oldukça eksiğiz. Bunun neticesinde meydana gelen iletişim kazalarını toplumca hayatımızın her safhasında yüksek oranda yaşıyoruz.
Şairlerin tercümanının ifadesi ile en az on beş kelimenin karşılığı olarak bütün düşünce ve hissiyatımızı toptancı usulle yalnızca tek bir “stres” kelimesine, 12 ayrı mefhumu “açık” kelimesine hapsetmemeli, ecdadımızın zengin dilini redd-i miras yapmamalıyız.
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci’nin ifşa ettiği üzere yazılmış senaryolarla dil bayramı masalının gerçek olmadığını bilmeliyiz.
Biz öğretmenler öncelikle en az son iki asırlık kültür tarihimizi çok iyi bilmeliyiz. Aksi takdirde “Kişi bilmediğinin düşmanıdır.” mucebince geçmişimize düşman oluruz.
Bütün Türkiye’nin yakından tanıdığı bir akademisyenin konuk olduğu MEB’in bir eğitim programındaki soruya, “Ben, ortaokul ve lise yıllarımda tarih ders kitaplarını okumadım, tarih ne ise odur, gerçek olmayan bilgi içerikli metinler tarih değildir...” mealinde söylediği hakikatten hareketle; ideolojik, gerçek dışı her türlü metin ve bilgiyle gençleri, telafisi zor psikolojik, sosyolojik travmalardan kurtarmalı ve onları cehalet ve kültürel iftira gibi en büyük düşmandan korumalıyız.
En önemli sorunlarımızdan biri de ahlak!..
Çocuk; konuşmayı, sosyalleşmeyi, paylaşmayı, yalan söylememeyi, sövmemeyi-argo konuşmamayı, pozitif düşünmeyi, güveni, sabrı, her istediğinin olamayacağını, şahıs olarak kendisi, ailesi ve çevresi için görevlerinin de olduğunu, empatiyi, okuma sevgisini, dinlemeyi, sevmeyi yani güzel ahlakı önce ailesinden öğrenir.
Çocuk; sokağa çöp atmamayı, evinin içini ve dışını, daha da mühimi gönlünü kirletmemeyi, her yeri temiz tutmayı önce ailesinden öğrenir.
Hakkı olmayanın, meşru olmayanın helal olmadığını önce ailesinden öğrenir.
El emeğinin, alın terinin kıymetini; büyüklere saygıyı, küçüklere ve canlılara merhameti hayat tarzından, tabii ki ailesinin uygulamalarından öğrenir.
Ahlak; önce pratikte kazanılır, sonra da bilgiyle pekiştirilir.
Bütün bunlar hamasetle değil görerek ve yaşayarak öğrenilir ve öğretilir.
Ve bu öğretileri uygulamalı ve örnekli olarak okullar/öğretmenler pekiştirip zenginleştirir…
Ve biz, ilk öğretmen olan ebeveynler, bütün öğretmenler bu konuda bir özeleştiri yapmalıyız. Çünkü öğretmenliğimizin varlık sebebi öğrencilerimizdir. Onlar, fikir ve eylemlerimizin eseridir.
Biz öğretmenler; her halükârda ülkesine, bayrağına sevdalı, insani meziyetlerle ziynetlenmiş öğrenci yetiştirmeyi önceliğimiz olarak görmeli ve bunu en mühim vazife addetmeliyiz. Bunun için de gücümüz yettiğince hiçbir şekilde bahane üretmeden ne gerekiyorsa ısrarla, sabırla yapmalıyız.
Bütün bunlarla beraber öğretmenler için güzel ve doğru ne yapılsa gene de azdır.
Okul, yüzlerce belki binlercesini sayacağımız değer ifade eden pahalı malzemeleri de kullanarak bunların üzerine bina inşa eder. Ama orada kaliteli öğretmenler yoksa o bina, bomboş bir binadan ibarettir. Dünyanın en donanımlı bilgisayarını kullanabilecek bir insan yoksa o bilgisayarın hiçbir faydası olmaz.
87 milyonun aydınlık geleceği için resmî, özel bütün kurumlarda görev yapan öğretmenlere maddi-manevi katkı yapmak, destek vermek ülkeye hatta bütün insanlığa iyiliktir.
“Bahçıvan bir gül için bin dikene su verir!..”
Ve bu hizmeti asla boşa gitmez…
Çünkü:
Bir mıh, bir nalı kurtarır.
Bir nal, bir atı...
Bir at, bir komutanı kurtarır.
Bir komutan, bir orduyu...
Bir ordu, bir milleti kurtarır.
Daima ifade ettiğim gibi 21. yy’ın güçlü ve huzurlu Türkiye’si ilk öğretmenlerimiz ve bütün öğretmenlerimizin ortak emeği ile yoluna devam edecektir.
Bütün öğretmenlere; sevgi, saygı, anlayış ve teşekkürün ayrımsız, sürekli olması esastır. Bizim için bugün de öğretmenler günü, yarın da, sonrasında da... Çünkü öğrencilerimiz her gün bizim öğrencimiz, mezun
olsalar bile...
365 günün öğretmenler günü olması dileğimle baş tacı bütün öğretmenlerimize [ve ilk öğretmenlerimiz annelerimiz, babalarımız da olmak üzere] saygı ve sevgilerimi sunuyorum değerli okuyucularım.
#hergünöğretmenim
Hami Koç / Eğitimci-Sosyolog
DIĞER HABERLER
-
Üye Ziyaretlerine Devam Ediyoruz.
04 Kasım 2025, 17:09 -
Yenidoğu Okulları Ziyareti
04 Kasım 2025, 13:09 -
Öğretmenler Günü Münasebetiyle Dil-Kültür ve Ahlâk Üzerine
04 Kasım 2025, 08:14 -
Robot Çağında İnsan Yaklaşımları
01 Kasım 2025, 23:08 -
İzmir Çakabey Okullarına Ziyaret
01 Kasım 2025, 22:20 -
Eğitimde Bir Adım Ötesi Sempozyumu
01 Kasım 2025, 20:20 -
Filtreli Mahremiyet
01 Kasım 2025, 08:17 -
Antalya, Üye Ziyareti
01 Kasım 2025, 08:02 -
ÖZKURBİR Antalya Bölge Toplantısı
31 Ekim 2025, 20:25 -
Başkan Enis Şener ve Başkan Yardımcısı Ali Dayıoğlu Antalya’da!
31 Ekim 2025, 17:39

