Kaliteli Öğretmen, Güçlü Toplum: Öğretmenin Statüsü ve Niteliğini Artırma Üzerine 28 Haziran 2025, 16:18

Eğitim sistemlerinin temel taşı olan öğretmenler, toplumsal kalkınmanın ve bireysel gelişimin en önemli unsurlarıdır. Öğretmen niteliği ile eğitim kalitesi arasındaki bağlantı, eğitim politikalarının merkezine "kaliteli öğretmen" kavramını yerleştirmeyi zorunlu kılar. Türkiye'de öğretmen seçme ve yetiştirme politikaları, zaman içinde daha çok sayısal hedeflerle yönetilmiş, nitelik boyutunda sorunlar süreklilik arz etmiştir. Bu yüzden hem öğretmenliğe yönelimin artırılması hem de bu yönelimin bilinçli ve nitelikli bireylerden oluşması, uzun vadeli bir eğitim politikasının mecburiyetini ortaya koymaktadır.
Son yıllarda Türkiye'de öğretmenliğe olan yönelim yüksek olsa da, bu tercihler genellikle bilinçli bir meslek idealiyle değildir Atama imkânı, kamu güvencesi, mesleğin birtakım avantajları ya da alternatiflerin sınırlılığı gibi nedenlerle yapılmaktadır. Bu durum, mesleki yeterlilik ve motivasyonun düşük olması ile hizmet içinde performans sorunlarına yol açabilmektedir. Araştırmalara göre öğretmen adaylarının yarısına yakını mesleği, puan uygunluğu ve "atanması kolay" diye tercih ettiğini belirtmektedir. Bu durum, mesleki kimlik ve sorumluluğun oluşmasını olumsuz etkilemektedir.
Nitelikli bireylerin öğretmenlik mesleğine yönelmesini sağlamak için, mesleğin hem maddi hem manevi olarak desteklenmesi gereklidir. Finlandiya, Kore ve Kanada gibi başarılı eğitim sistemlerinde öğretmenlik, toplumun en çok saygı gören ve en çok tercih edilen mesleklerinden biridir. Bu bağlamda, Türkiye’de uzun yıllar önce öğretmenlik, maddi olmasa da önemli bir değer biçilen konumda iken artık bu konumundan oldukça uzaklaştığı söylenebilir. Bu gerçeklik, öğretmenlik mesleğinin yalnızca bir meslek değil, bir tercih ve bağlılık işi olduğunu hatırlatmaktadır. Adı geçen ülkelerde, öğretmenlik en yüksek puanla öğrenci alan bölümler arasında yer almakta ve bu durum öğretmen ve dolayısı ile ülke eğitimi kalitesini doğrudan yükseltmektedir.
Öğretmen Seçme ve Yetiştirme
Özellikle son yıllarda, üniversite sınavına giren öğrenciler arasında öğretmenliği ilk tercih olarak görenlerin oranı giderek azalmaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri arasında: Mesleki saygınlığın zedelenmesi, düşük ekonomik getiri, atama sorunları, meslek içinde ilerleme olanaklarının sınırlılığı sayılabilir. Yüksek Öğretim Kurulu'nun öğretmenlik programları için başarı sırası barajı uygulaması, öğretmenlik mesleğine nitelikli öğrenci kazandırma amacı taşısa da bu tür uygulamalar sınırlı etki oluşturmaktadır.
Öğretmen seçme süreci, sadece akademik puanlarla değil; mülakat, portfolyo ve mesleki uygunluk gibi kriterler göz önüne alınarak çok boyutlu hale getirilmelidir. Zamanın Finlandiya Milli Eğitim Bakanı, eğitim fakültesi mülakatını geçememiş ve duruma şaşırmış olan kızına “Kızım, komisyonu niçin öğretmen olmak istediğin konusunda ikna edememişsindir” demiştir. Öğretmenlik, sadece çalışılan bir iş değil çok özel bir meslektir, sanattır. Öğretmenler sanatkârlar; işini niçin, nasıl yaptığını bilen ve severek yapan bireyler olmalıdır. Bu amaçla, mesleği seçme aşamasında olan lise döneminde öğretmenliğe ilgi duyan öğrenciler için yetenek ve değer testleri, öğretmenlik becerilerine dönük erken rehberlik mekanizmaları geliştirilmelidir. Çünkü iyi bir öğretmenlik eğitimi, yalnızca üniversite sınavıyla başlamamalı; çocukluk ve ergenlikte mesleki idealin yerleşmesiyle uzun bir sürecin sonuçlarını taşımalıdır. Bu durum yüksek motivasyonu beraberinde getirecektir.
Eğitim fakültelerinde pratik eğitimlerin niteliği büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğretmenlik uygulaması dersleri, çoğu zaman formaliteye dönüşmekte, rehber öğretmenler bu sürece gerekli önemi göstermemektedir. Dahası, öğretmenlik programları ağırlıklı olarak teorik içeriklerle doludur. Eğitim sosyolojisi, ölçme-değerlendirme, öğretim ilke ve yöntemleri gibi dersler teorik düzeyde işlenmekte; adayların gerçek sınıf deneyimi kazanmasına yeterince fırsat tanınmamaktadır. Bu durum, mezun olan genç öğretmenlerin sahaya hazır olmadan atanmasına ve ilk yıllarında ciddi adaptasyon sorunları yaşamasına neden olmaktadır. Bu duruma bir çare olarak Öğretmen Akademileri soruna bir nebze çare bulabileceği söylenebilir.
Eğitim fakülteleri arasındaki kalite farklılıkları, uygulama eksikliği ve teorik yoğunluk, mezun öğretmenlerin sahaya yetersiz hazırlanmasına neden olmaktadır. Bu durumun iyileştirilmesi için her eğitim fakültesinin kendine bağlı resmi veya özel bir uygulama okulu olması veya bir okul ile uygulamada detaylı ve gerçekçi uygulanabilir bir protokol ile işbirliği yapması elzemdir. Uygulama okulları ile sürekli iş birlikleri sağlanarak, staj dönemleri içerik olarak zenginleştirilmelidir. Bu arada uygulama okullarının işbirliği içinde olduğu eğitim fakültelerinde görevli akademisyenlerin sahanın sorunlarından haberdar olması, akademi-uygulama bağlantısının güçlenmesi açısından hayati öneme sahiptir. Öğretim üyeleri gerekirse bu okullarda derslere girmeli, mentörlük yapmalıdırlar. Fakülte-eğitim okulu modeli (school-based teacher education), bu açıdan uygulanabilir bir alternatiftir.
Hizmet İçi Eğitim ve Sürekli Gelişim
Öğretmenlik mesleği yaşam boyu öğrenmeyi gerektirir. Türkiye’de öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik gönüllü katılım oranı düşüktür. Bunun nedenleri arasında düşük motivasyon, zaman yetersizliği ve eğitimlerin kalite eksikliği yer almaktadır.
Türkiye’de hizmet içi eğitim faaliyetleri genellikle merkezi, zorunlu ve yüzeysel olduğu söylenebilir. Öğretmenlerin bireysel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan bu eğitimler, zaman zaman bir “formalite” daha ilerisi bir yük olarak görülmektedir. Bazı durumlarda devletin özel tatil merkezlerindeki programları, belli ilişkileri (!) olanlara bir tatil imkânı sağlamasından öteye geçememektedir. Bu da vakit, enerji ve kaynak israfına yol açmaktadır. Asıl israf; elde edilmesi eğitime beklenen katkı oluşmadığı için gençlerin dolayısı ile ülkenin geleceğinden israf edilmiş olunmasıdır. Hele okulların açılış ve kapanışlarındaki seminer adı altında yapılan çalışmaların karne sonrasında Haziran ayını doldurmak, Eylülde erken gelindiği için meşgul etmekten öteye geçemediği acı bir gerçektir. Bu durum yüksek yüzdeli olmakla birlikte, düşük yüzdeli başarılı uygulamalar da yok değildir.
Hizmet içi eğitimler ihtiyaca dayalı, bireyselleştirilmiş ve teknoloji destekli ve sürdürülebilir hale getirilmelidir. Hizmet içi eğitimlerin karşılığı olan edinimlere sahip olan eğitim personel diğerlerine göre avantajlı hale getirilmelidir. Bireysel veya kurumsal eğitimlerle kendini geliştirenlere, yüksek lisans, doktora yapanlara ek ve yeterli maddi imkanlar sunulmalı, yükselme, özel görev vb. alanlarda öncelik verilmelidir. Bu yöntem her öğretmenin kendini geliştirmek için motivasyonunu artıracaktır.
Hiçbir müfredat ve eğitim sistemi öğretmen kalitesinin önüne geçemez. Bu itibarla öğretmene; hem seçme, hem yetiştirme, hem hizmet içi ilerletme ve hem de değerlendirme konularında yapılacak iyileştirmelerin devrim niteliğinde bir etki ortaya koyacağı açık bir gerçektir.
Öğretmenlerin kendilerinin ve Meslek Kuruluşlarının mesleğin statü ve prestiji üzerindeki etkisi:
Öğretmen, sadece bilgi aktaran bir kişi değil; aynı zamanda bir rol model, bir rehber ve toplumun şekillenmesinde kilit rol oynayan bir bireydir. Bu denli önemli bir misyonu olan öğretmenin toplumsal statü ve prestijinin korunması, hem toplumun genel refahı hem de mesleğin saygınlığının devamı açısından büyük önem taşır. Bu statünün korunmasında elbette devlet politikalarının ve toplumun rolü büyüktür; ancak en temel sorumluluk öğretmenin kendisindedir.
Öğretmenler, mesleklerinin saygınlığını sürdürebilmek için her şeyden önce meslekî yeterliliklerini sürekli geliştirmelidir. Alan bilgisi, pedagojik donanım ve iletişim becerileri bakımından kendini yenileyen bir öğretmen, hem öğrencileri hem de toplum nezdinde saygı uyandırır. Bu bağlamda, mesleki gelişim seminerlerine katılmak, güncel eğitim yöntemlerini takip etmek ve yaşam boyu öğrenmeyi ilke edinmek öğretmenin prestijini doğrudan etkiler. Öğretmenlik mesleğinin toplumsal itibarsızlığı, hem mesleğe yönelimi azaltmakta hem de mevcut öğretmenlerin motivasyonunu düşürmektedir. Oysa mesleki onurun yüksek olduğu ülkelerde, öğretmenlik en çok tercih edilen kariyerlerden biridir. Mesleki itibarın artması, yalnızca kamuoyu kampanyaları ile değil, aynı zamanda ekonomik, yasal ve sosyal iyileştirmelerle sağlanabilir. Aynı zamanda meslek mensuplarının kendi itibarlarını korumak, statülerini güçlendirmek için yapacakları çok şey vardır.
Öğretmenin topluma karşı sergilediği tutum kendi statüsünü belirleyici bir faktördür. Toplumla kurulan saygılı ve yapıcı iletişim, öğretmenin örnek bir birey olarak algılanmasını sağlar. Giyim kuşamdan dil kullanımına, sosyal medyada paylaşılan içeriklerden öğrenciyle kurulan diyaloğa kadar her detay, öğretmenin mesleki itibarını etkileyebilir. Bu nedenle öğretmenler, etik ilkelere bağlı kalmalı ve toplumsal değerleri göz önünde bulundurarak hareket etmelidir. Bu duruma emekli olmuş öğretmenin emeklilik sonrası konumu da belirleyici bir etkiye sahiptir.
Toplumun öğretmene duyduğu saygının artması, eğitim sisteminin etkinliğini doğrudan etkiler. Medyada, sinemada öğretmeni temsil eden figürlerin bilinçli olarak pozitif kurgulanması, kamu spotları ve eğitim başarılarının öne çıkarılması, bu algıyı olumlu yöne çevirebilir.
Burada öğretmenlerin ve öğretmen meslek kuruluşlarının üzerinde en çok durduğu maddi açıdan öğretmenin desteklenmesinin hâlihazır öğretmenler ve eğitimdeki kalite açısından fevkalade etki yapmayacağı ortadadır. Öğretmen kuruluşlarının öğretmenliğin bütün sorunlarını maddi iyileştirmeye indirgemesi meslek kuruluşları ve öğretmenler açısından düşündürücü bir durumdur. Zira öğretmenlerin, seçme, yetiştirilme, kalite, statü, prestij, atama, yükselme, ölçme-değerlendirilme, mobbing gibi pek çok üzerinde durulması gereken meselesi bulunmaktadır. Meslek odaları veya sosyal medya gruplarının en önemli gündemlerinin ders ücretleri, nöbete ücret, tatilde ek ders kesilmesin gibi veya bakanlığın uygulamalarını hiçbir öneri getirmeden eleştiren tartışmaların olması endişe vericidir. Bu açıdan kaliteli mesleki birlikleri oluşturma ihtiyacı da tartışmasız bir gerçektir.
Maddi Gelirin ve Nitelikli Öğrenci Tercihlerinin Öğretmenlik Mesleğine Etkisi
Eğitimin niteliği, büyük ölçüde öğretmenin donanımına, motivasyonuna ve mesleğine duyduğu saygıya bağlıdır. Bu nedenle öğretmenlik mesleğinin onurunun korunması ve kalitesinin yükseltilmesi, hem bireysel hem toplumsal düzeyde önemli kazanımlar sağlar. Bu hedeflere ulaşmada iki temel unsur öne çıkar: öğretmenlerin maddi gelirlerinin artırılması ve yüksek başarı gösteren bireylerin öğretmenliği tercih etmesi. OECD ortalamasının altında kalan öğretmen maaşları, mesleğin cazibesini azaltmaktadır. Kariyer yolunun net, adil ve gelişime açık olması da, nitelikli bireylerin bu mesleği tercih etmesini kolaylaştırır.
Maddi imkânların artırılması; bireyin ev eşyasının değişimi, aracın modelinin yükseltilmesi, daha çok tatil imkânı, ev alma, tasarruf yapma gibi alanlarda daha rahat hareket etme imkânının yanında kişisel gelişime kaynak oluşturmak, daha çok kitap, dergi alabilmek, daha çok sinema ve tiyatroya gidebilmek gibi pozitif sayılabilecek gelişmeleri beraberinde getirebilecektir. Ancak kabul edilebilir maddi iyileştirmenin asıl etkisi, gençler arasında mesleğe eğilimin daha çok olmasını sağlaması olacaktır. . Bu durum ülkenin zeki, düşünen, kaliteli gençlerinin öğretmenliğe meylini artırır. Böylece, üniversite tercihlerinde eğitim fakülteleri ilk sıralara yazılmaya başlayacaktır. Bu durum fakültelerin öğrenci kalitesini artıracak; kaliteli öğrenciler, kaliteli öğretim görevlilerini, kaliteli programların bulunması ihtiyacını artıracaktır. Zira Üniversiteler, bu gençlere hitap edemeyen, sorularına cevap veremeyen, ihtiyaçlarını karşılayamayan hocalarının gelişimini veya değişimini sağlayıcı önlem almak durumunda kalacaklardır. Bu kaliteli öğrenci kitlesinin 5-10 yıllık periyodda okullarda eğitici olarak göreve başlaması 20 yılı bulacak bir kan değişiminin ilk nüveleri olabilecektir. Bu yeni nesil öğretmenler gittikleri okullarda statükoya karşı mücadelelerinde güçlükler çekecek olsalar da olumlu katkılar yapacakları da ortadadır.
Özetle artırılan maddi gelir imkânları, üniversite sınavlarında yüksek puan alan öğrencilerin öğretmenlik mesleğini tercih etmesini ve öğretmenlik alanında nitelikli insan gücünün artmasını sağlar. Zekâ, disiplin, azim ve akademik başarı gibi özelliklere sahip bireylerin öğretmenliği tercih etmesi; öğrencilerin daha donanımlı bireylerle karşılaşmasına, eğitimin niteliğinin artmasına ve öğretmenlik mesleğinin toplum nezdindeki prestijinin yükselmesine katkı sağlar.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ancak kaliteli öğretmenlerle mümkün olabilir. Bu da, öğretmenliği tercih edilen bir meslek, desteklenen bir kariyer ve saygı duyulan bir toplumsal rol haline getirmekle mümkündür. Politikalarda yapıcı, bütüncül ve öğretmeni odağa alan yaklaşımlar benimsendikçe, eğitimde niteliksel dönüşüm sağlanabilecektir.
Toplumsal gelişimin ve ilerlemenin en güvenilir teminatı ancak merkezine kaliteli öğretmeni alan eğitim anlayışı olacaktır.
SEBAHATTİN KAZAZ - EĞİTİM YÖNETİCİSİ
DIĞER HABERLER
-
Kaliteli Öğretmen, Güçlü Toplum: Öğretmenin Statüsü ve Niteliğini Artırma Üzerine
28 Haziran 2025, 16:18 -
Eğitimde Bugün ve Gelecek : Yollar, Yolcular ve Yönler
27 Haziran 2025, 17:57 -
Kalkınma Yolu'yla jeopolitik imkânlarımızı kapsamlı bir ekonomik avantaja dönüştüreceğiz
27 Haziran 2025, 16:58 -
2025 Yılında Yürütülen Sektörel Bazlı Programlı Teftişlerle İlgili Bilgilendirme Toplantısı
27 Haziran 2025, 16:32 -
Suyun Kaldırma Kuvveti
27 Haziran 2025, 14:55 -
Aylık Eğitim Düşünce Dergimiz MEKTEP Yayın Hayatına Başlamıştır.
27 Haziran 2025, 01:01 -
Yaz Tatilinde Derin Uçurum
27 Haziran 2025, 00:13 -
En Parlak Yıldız! ve Nasıl Bir Tatil?
25 Haziran 2025, 19:18 -
Affet, Uzun Yaşa!
25 Haziran 2025, 12:04 -
Yaz Okulu Gündemde: Bilgin Pelister HABERTÜRK’te Konuştu
25 Haziran 2025, 11:39