İstanbul'un Kara Kutusu: BALAT 03 Ağustos 2025, 07:40

Londra dönüşü halka kapalı ve sadece vatandaşların girebildiği Beyoğlu Karaköy’de Neva Şalom Sinagogu’nun hemen arkasında bir gece kulübünün arka tarafındaki en karanlık ve izbe odada locaya kabul ritüeli kıyafetlerini giymiş biraderlerinle altı köşeli yıldız yedi kollu şamdan ve tepesinde üçgen içerisinde dünyayı gözetleyen göz bulunan piramit figürlü ve üzerinde Latince novus ordo seclorum yazılı ve Fransız mutfağıyla donatılmış masada kırmızı şarap içerek yemeğinizi yerken aleyhimize yaptığınız tüm planlardan haberiniz olsun ki biz de haberdarız.
Gündüzleri tekkede zikir yapıp geceleri hücrede karanlıkta gizlice talmut okuyarak Hanuka’da mum yaktığını Yemnia Şurasında yediğin naneleri Sina’da ilk fırsatta Dekalogos’a ettiğin ihaneti Niyazi Mısri okurkenki duyduğun kabbalistik huşuyu da bilesin ki biz de biliyoruz.
Ezan sesi duyunca rahatsız oluyor gâvur
Vasiyetimdir sana tokadı okkalı savur
Bonjur Madam familyanıza selamlar
Tanzimat’ın filmini çekmeli Ömer Kavur
Elindeki ince saz galiba bir bağlama
Ağlama Duvarı’na sakın ki bel bağlama
Kutlu olsun size de Aziz Nicholas yortusu
Her toplamadan sonra mutlaka yap sağlama
Galata bankerlerinin huzuruna çıkarken le salon–salle à mangere girmeden antrede tuvalet aynasının karşısında alaturkalıktan sıyrılıp alafranga bir kimliğe bürünmeye çalışaraktan ve telaşla ruhunda bu coğrafyanın ikliminden yadigâr son insanlık kırıntılarını da aceleyle bir taraflara bırakıp kafandaki İngiliz usulü silindirik şapkayı Fransız diplomatın sinsi küçümseyici ve aşağılayıcı bir gülümsemeyle hediye ettiği senin de bunca hakareti ve aşağılamayı görmezden gelerek büyük bir nezaketle kabul ettiğin sırtındaki Fransız usulü redingotu düzeltip ayağındaki Rus çizmesini, Hint kumaşından dikili pantolonun paçasına silerek parlatmaya çalıştığını ve dahi Alman birliğini kuran Prusya Kralı l. Vilhelm’in yedinci göbekten kuzeninin torununun payitahtımızda ateşe olan üçüncü oğlundan aldığın referansla huşu içinde rükuya vararaktan huzura girdiğinin farkında olasın ki biz de farkındayız.
Piposunu içerek alafranga yaşıyor
Beyoğlu’nda gezenler bakıp bakıp şaşıyor
Ne bakıyorsun söyle niçin öyle hergele
Naum Kumpanyasını Afife Jale taşıyor*
Biz Kafkasya’da Çanakkale’de Irak’ta Hicaz – Yemen’de Sina ve Filistin’de Galiçya ve Makedonya’da mütarekeden sonra da Anadolu’nun muhtelif cephelerinde ölürsem şehit kalırsam gaziyim düsturuyla cepheden cepheye koşup vuruşurken ve dahi ben hayattayken düşman çizmeleri vatan toprağını çiğneyemez diye haykırırken sen savaş kaçağı babanın çocuklarımızın yokluktan kırıldığı o büyük kıtlıkta karaborsadan biriktirdiği servetle iş tecrübesinden ve dış bağlantılarından faydalanmak amacıyla komşunuz Seferad bir baba ile Aşkanezi bir annenin – ki Aşkaneziler Seferadları küçümser bu evlilik nasıl olmuşsa ve hangi şeytani amaca hizmet ediyorsa artık bilemem- ilk çocuğu ve Şemi Hakodeş ismi Rubin Kinnui ismi ise Altemur olan zatla ortaklaşa kurduğu ticarethanede vatanın ve milletin aleyhine ticari faaliyetlerde bulunurken gündüzleri bizim geceleri onların mahallesinde dolanırken ve ruhunu kapkaranlık gecelerde kapkaranlık perdelerin ardında şeytana teslim ederken deden ve dedeleri bu topraklara ait değilken kökünüz dışarılarda bir yerlere ayrık otu gibi kök salmışken memleketin devletin idarenin her köşe başı birileri tarafından sizlere ama özellikle sizlere tutturulmuş iken ve bir takım gizli emellerin bu topraklarda gönüllü taşeronluğuna soyunmuşken geceleri Balat’ın Arnavut kaldırımlı dar ve karanlık sokaklarında gizliden gizliye buluşup şeytani planlarınızın son rötuşlarını yaparken ve ben küçük bir çocuk iken sıcak yaz günlerine denk gelen ramazanlarda susuzluktan kuruyan dimağım ve yanan yüreğimle büyük bir iştiyakla ezanın okunmasını beklerken Allah’ın bizlere bahşettiğine iman ettiğimiz temiz rızıklarla büyük bir minnet duygusu içinde ailecek iftar ederken iftar yemeğimizi komşularımızla bölüşürken sonra hep birlikte namaza dururken biz hep buralardaydık siz Engizisyondan apar topar ölülerinizi anılarınızı geride bırakıp kaçtığınızda sizlere kucak açarken de sizlere kucak açan halifelerimize suikastlar düzenleyip arkalarından gizli işler çevirirken de biz buradaydık
Mehtaplı bir geceyi bölüyor tambur sesi
Haliçte üşüyerek salınıyor sandallar
Enseme üfleniyor toprağımın nefesi
Saldırıya geçiyor yine aynı Vandallar
Dergâhın bahçesinde Galib Dede duruyor
Şövalyeler Malta’da içkili bir partide
Londra’daki çete çok planlı vuruyor
İşim olmaz bilirsin bürokratik partide
Mevcudat sığdırılmış küçücük bir zerreye
Küçük bir sivrisinek bir gün gelir hakkından
Buradan gidiliyor suğradaki kürreye
Bu mektup da geliyor yine senin Hakkı’ndan
Damağıma siniyor kötü bir günün tadı
Titriyor hakikatten bahçedeki ağaçlar
Bu sıkletlik yükü de taşıyamaz bu kadı
Daha o gün gelmeden ağarıyor bak saçlar
Ölüleri yatıyor antik nekropoliste
Dirileri nerede oturuyor acaba
Aziz Petrus gezinir Konstantinopolis’te
Tanrının krallığı göklerde miydi baba?
Yalvarırım telkin et bana güven itimat
Limanları durmadan fırtınalar dövüyor
Açık denizde oldu bütün gemiler şah mat
Geronimo Kolomb’a hiç durmadan sövüyor**
Yorgun savaşçılar tam bağımsızlık ve hürriyet uğruna tüm bozkırı boydan boya dolaşıp düşmana ve yerli işbirlikçileri gavur döllerine en ağır bedelleri ödetmenin hesabı ve telaşı içinde yavuklularına ana avrat ve çocuklarına duydukları özlemi vatan aşkıyla dindirmeye çalışırken senin İngiliz hayranlığı ve Amerikan mandacılığıyla cuş u huruşan eylediğini ve biz ateşten gömleği giyip ateşle imtihan olunurken senin Kenan Çobanlarına duyduğun hayranlığı vurun kahpeye diyerekten yaptığın kahpelikleri işitesin ki biz de işitiyoruz.
Sarı gelin salınır Erzurum illerinde
Kerem Aslı’yı arar bozkırın güllerinde
Anam avradım olsun bulacağım Yorgo’yu
İntikamım duruyor duvağın tellerinde ***
İsmi bende saklı bir arkadaşım yazdığı bir şiirde Balat İstanbulun çekmecesidir demişti. O vakitler anlamamıştım ama şimdi biliyorum Balat’ın neden İstanbul’un çekmecesi olduğunu. Aya Kapı’ da karşılaştığımızda rahatlıkla söyledi bana Balat’ın neden İstanbul’ un çekmecesi olduğunu. Şimdi İstanbul’un çekmecesi açılıyor ve içindeki tüm kirli evraklar, kirli amaçlar uğruna yazılmış mektuplar, şifreli mesajlar, kriptolu yazışmalar başımıza örmeye çalıştığınız çoraplar hepsi ama hepsi deşifre ediliyor. Bugün hesaplaşma günü.
Ne uçağı oğlum Niyazi? Ben tarihimizin kara kutusundan bahsediyorum, sen hangi uçağın kara kutusu diyorsun! Hadi,sen git Kurtlar Vadisinin 1453’ üncü bölümünün 29’uncu tekrarını izlemeye devam et. Ha, sayılardan sonra konan noktanın sıra bildirdiğini ve -inci, -ıncı, -üncü, -uncu eklerinin yerini tuttuğunu ben de biliyorum. Ukalalık yapma bana.
La havle vela kuvvete illa billâh
HALİL ÖZ - EĞİTİMCİ YAZAR
* Bozkırın Sesi 3, Halil Öz
** Tanrım Duracak mı Bir gün Sanrım 1, Halil ÖZ
*** Bozkır’ın Sesi 4, Halil ÖZ
DIĞER HABERLER
-
Alev Alatlı
04 Ağustos 2025, 06:18 -
Bir Sınıfın Kalbine Giden Yol
04 Ağustos 2025, 05:46 -
Tercihler Devam Ediyor Da; Herkes Üniversite Okumalı Mı?
03 Ağustos 2025, 07:55 -
İstanbul'un Kara Kutusu: BALAT
03 Ağustos 2025, 07:40 -
İlkokul Uzman Sınıf Öğretmenliği Modeli Üzerine
02 Ağustos 2025, 13:01 -
Türkiye’de Çocukların %65’i Geri Zekâlı Mı?
02 Ağustos 2025, 10:18 -
Ortalık Dallas
02 Ağustos 2025, 10:16 -
Herkes Üniversite Okumalı Mı?
01 Ağustos 2025, 09:41 -
Zaman Tuzakları
01 Ağustos 2025, 09:10 -
Din ve Tanrı
01 Ağustos 2025, 07:58