Gittiler 19 Eylül 2025, 06:28

Gittiler... Sabah ezanında ışığı söndü evlerin. Sokak lambaları hâlâ yanıyordu ama pencerelerdeki sıcak ışık çoktan kaybolmuştu. Kapılar sessizce çekildi, perdeler rüzgârla vedalaştı. Gittiler; valizlerini değil, geçmişlerini taşıyarak.
Bir bir kapılar aralık kaldı, perdelere sessizlik asıldı.
Mahalle, yüzyıllık bir rüyanın içinden uyanmış gibi boş ve soğuktu.
Ayakkabılar eşikte, çay bardakları masada unutulmuştu. Sanki birazdan döneceklerdi.
O sabah erkendi.
Ben uykuyla uyanıklık arasında bir yerde, bir ses duydum:
Tekerleklerin taş zeminde çıkardığı aceleci bir gıcırtı…
Bir çocuğun kısık bir ağlayışı, ardından bir annenin fısıltısı:
“Sessiz ol yavrum, komşular uyanmasın…”
Perdeyi araladım.
Sokakta tanıdığım yüzler vardı, ama gözlerinde yabancı bir karanlık.
El ele, başları öne eğik, yürüdüler.
Küçük Mahir arkasına baktı; bir tek o...
Topunu unuttuğunu fark etti belki.
Ama annesi eliyle omzuna bastırdı, “Bakma” dedi.
“Bakarsan, kalırsın.”
Ama o bakışı…
İçimde bir deftere işlenmiş gibi
****
Sokakta bir hafiflik vardı.
Sanki bir ağırlık kalkmıştı havadan, ama o hafiflik içimi sıktı.
Yıllardır aynı avludan geçen ayak sesleri, o sabah son kez yürüdü o taşlara.
Son kez kilit çevrildi.
Ve sabah ezanıyla birlikte, evlerin ışığı söndü.
Ben hâlâ penceredeydim.
Hâlâ sandalyenin koluna başımı yaslamış, onların sesini arıyordum.
Her gün geçtiği taş sokaktan, artık sadece rüzgâr geçiyordu.
Nahla Teyze tülbentini unuttu balkon ipinde, küçük Mahir’in topu hâlâ bahçede.
Gitmek bu kadar sessiz olur muydu?
Sadece Mahir ve annesi değil, o mahallede yıllardır tanıdığım yüzler, aksanlar, kahkahalar…
Birbirinden farklı ama birbiriyle dost evlerin sıcaklığı.
Her şey, o sabah ezanında çekildi sokaklardan.
Kalanlar bizdik.
Her şey aynı gibiydi:
Bakkal aynı köşede, cami yine sessiz, kuşlar yine gökyüzünde...
Ama hiçbir şey yerli yerinde değildi artık.
Mahalle eksilmişti.
Nahla Teyze’nin balkonunda asılı kalan tülbent, haftalarca dalgalandı.
Sonra bir gün rüzgâr aldı onu da.
Boş evlerin camları buğulanmıyor artık.
Çay demlenmiyor o mutfaklarda.
Ve çocuk sesleri…
Artık yankı yapıyor sadece.
Aradan yıllar geçti.
Mahalle yenilendi, binalar boyandı, yeni kiracılar geldi.
Ama Mahir’in izi kaldı.
Bahçede hâlâ top sektiren bir çocuk görünce, o küçük çantasıyla yürüyen Mahir gelir aklıma.
Belki şimdi büyümüştür. Belki bir yerde liseye gidiyordur.
Belki hâlâ yalnızdır.
Belki bir gün yine karşılaşırız diye düşünürüm.
Savaş sadece bombayla gelmiyor.
Bazen sessizlikle, bazen bir sabah ezanıyla gelir.
Giderken her şeyi yanında götürür; insanı, sesi, hafızayı…
Gittiler.
Ve biz burada kaldık, bakışlarında asılı bir vicdan gibi.
Gittiler.
Evlerini,eşyalarını,hayallerini bize bırakarak ...
Ama biz her sabah, onların eksikliğinde yeniden uyanıyoruz.
Ve belki de en zor olanı bu:
Gitmeyip kalmak.
Gittiler
Gittiler... Sabah ezanında ışığı söndü evlerin.
Sokak lambaları hâlâ yanıyordu ama pencerelerdeki sıcak ışık çoktan kaybolmuştu.
Kapılar sessizce çekildi, perdeler rüzgârla vedalaştı.
Gittiler; valizlerini değil, geçmişlerini taşıyarak.
Bir bir kapılar aralık kaldı, perdelere sessizlik asıldı.
Mahalle, yüzyıllık bir rüyanın içinden uyanmış gibi boş ve soğuktu.
Ayakkabılar eşikte, çay bardakları masada unutulmuştu. Sanki birazdan döneceklerdi.
O sabah erkendi.
Ben uykuyla uyanıklık arasında bir yerde, bir ses duydum:
Tekerleklerin taş zeminde çıkardığı aceleci bir gıcırtı…
Bir çocuğun kısık bir ağlayışı, ardından bir annenin fısıltısı:
“Sessiz ol yavrum, komşular uyanmasın…”
Perdeyi araladım.
Sokakta tanıdığım yüzler vardı, ama gözlerinde yabancı bir karanlık.
El ele, başları öne eğik, yürüdüler.
Küçük Mahir arkasına baktı; bir tek o...
Topunu unuttuğunu fark etti belki.
Ama annesi eliyle omzuna bastırdı, “Bakma” dedi.
“Bakarsan, kalırsın.”
Ama o bakışı…
İçimde bir deftere işlenmiş gibi
****
Sokakta bir hafiflik vardı.
Sanki bir ağırlık kalkmıştı havadan, ama o hafiflik içimi sıktı.
Yıllardır aynı avludan geçen ayak sesleri, o sabah son kez yürüdü o taşlara.
Son kez kilit çevrildi.
Ve sabah ezanıyla birlikte, evlerin ışığı söndü.
Ben hâlâ penceredeydim.
Hâlâ sandalyenin koluna başımı yaslamış, onların sesini arıyordum.
Her gün geçtiği taş sokaktan, artık sadece rüzgâr geçiyordu.
Nahla Teyze tülbentini unuttu balkon ipinde, küçük Mahir’in topu hâlâ bahçede.
Gitmek bu kadar sessiz olur muydu?
Sadece Mahir ve annesi değil, o mahallede yıllardır tanıdığım yüzler, aksanlar, kahkahalar…
Birbirinden farklı ama birbiriyle dost evlerin sıcaklığı.
Her şey, o sabah ezanında çekildi sokaklardan.
Kalanlar bizdik.
Her şey aynı gibiydi:
Bakkal aynı köşede, cami yine sessiz, kuşlar yine gökyüzünde...
Ama hiçbir şey yerli yerinde değildi artık.
Mahalle eksilmişti.
Nahla Teyze’nin balkonunda asılı kalan tülbent, haftalarca dalgalandı.
Sonra bir gün rüzgâr aldı onu da.
Boş evlerin camları buğulanmıyor artık.
Çay demlenmiyor o mutfaklarda.
Ve çocuk sesleri…
Artık yankı yapıyor sadece.
Aradan yıllar geçti.
Mahalle yenilendi, binalar boyandı, yeni kiracılar geldi.
Ama Mahir’in izi kaldı.
Bahçede hâlâ top sektiren bir çocuk görünce, o küçük çantasıyla yürüyen Mahir gelir aklıma.
Belki şimdi büyümüştür. Belki bir yerde liseye gidiyordur.
Belki hâlâ yalnızdır.
Belki bir gün yine karşılaşırız diye düşünürüm.
Savaş sadece bombayla gelmiyor.
Bazen sessizlikle, bazen bir sabah ezanıyla gelir.
Giderken her şeyi yanında götürür; insanı, sesi, hafızayı…
Gittiler.
Ve biz burada kaldık, bakışlarında asılı bir vicdan gibi.
Gittiler.
Evlerini,eşyalarını,hayallerini bize bırakarak ...
Ama biz her sabah, onların eksikliğinde yeniden uyanıyoruz.
Ve belki de en zor olanı bu:
Gitmeyip kalmak.
HALİL ÖZ - EĞİTİMCİ YAZAR
DIĞER HABERLER
-
Sağır Kurbağa
19 Eylül 2025, 06:50 -
Gittiler
19 Eylül 2025, 06:28 -
Diyanet İşleri Başkanlığında Görev Değişimi
17 Eylül 2025, 22:46 -
Okul Müdürlüğünün Önemi
17 Eylül 2025, 22:22 -
ÖZKURBİR - Sosyal Medyada Yeni Açılımlar
17 Eylül 2025, 17:15 -
TEKNOFEST 2025 İstanbul’da Başladı: Teknoloji, Gösteri ve Gençlik Şöleni
17 Eylül 2025, 15:44 -
Velilerle Gönül Köprüsü Kurmak: Eğitimin Sessiz Kahramanlığı
17 Eylül 2025, 00:27 -
ÖZKURBİR olarak Küresel Sumud Filosunu destekliyor, yanında yer alıyoruz.
16 Eylül 2025, 19:13 -
Eğitim Çarkları Artık Dönmüyor: 200 Yıllık Model İflas Etti
16 Eylül 2025, 07:21 -
Öldürdün mü onlar gibi öldüreceksin!
15 Eylül 2025, 08:00