GİBİ Serisi 3 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler 23 Ağustos 2025, 07:17

Adeta insanı “sentetikleştirme” ve “siborglaştırma” amacı taşıyan transhümanizmin iddiaları, insanı eğitme ve zekâsını geliştirme olsa da bu yaklaşımı pedagojik olarak nitelendirmek zordur.
İnsanın biyolojik evriminin/gelişiminin çok yavaş olduğunu, ancak teknolojinin hızlı gelişmesiyle insan evriminin/gelişiminin daha hızlı olacağı da iddialar arasındadır. Daha geniş ses, görüntü, koku, tat “frekansına” sahip göz, kulak, burun, dil ve deri gibi bedensel uzantıların duyusal ve bilişsel gelişmelerini içeren zihinsel gelişim farklılıkları, eğitim-öğretim sürecinde de “derin farklılıklar” meydana getirecektir.
İnsanlar arasında oluşacak bu farklılıkların yanında insanlar ile insan olmayan yapay zekâlar arasındaki farklılıklar da “eşitsizliği” doğuran “üstünlük durumları” tartışmalarını tetikleyecektir. Bu süreçte mevcut insanın “durumu/hâli”, geleneksel eğitimin içerik ve tekniği, hatta geleneksel inançlar bile tartışmalı hâle gelecektir.
İnsan zihnini ve bedenini de etkileyecek olan biyoteknolojik, nanoteknolojik ve siberteknolojik gelişmeler, eğitim-öğretimin geleceğini de etkileyecektir. Seçkinlik, sınıflaşma, üstünlük sadece insanlar arasında değil, yapay zekâların kendi aralarında da olacak ve bunlar insanlarla kıyaslanmalarına neden olacaktır. İnsanın üzerinde olacak muhtemel “değişmelere” kimin karar vereceğinin belirsizliği giderilmeli; hatta yapay zekânın “üstünlüğü” konusundaki belirsizlikler, yeni durumun ortaya çıkaracağı olası sorunlar ve insanlığın karşılaşacağı muhtemel hâller üzerinde düşünülmelidir.
Başta yapay zekâ olmak üzere yeni teknolojiler, yapıları itibarıyla neredeyse tüm bilim disiplinlerini/alanlarını kendinde barındırmaktadır. Bu konularda çalışmalar yapacak nesillerin çok yönlü ve disiplinlerarası bilimleri öğrenecek düzeyde yetiştirilmesi planlanmalıdır. Öğretmen ve öğrenciler, hatta öğrenci velileri bu sürece hazırlıklı olmalıdır. Çok sayıda imkâna sahip olan hızlı gelişmeler ve değişimler, kendi içlerinde de riskler, zayıflıklar ve tehlikeler barındırmaktadır.
Modern dönemde başlayan birçok yenilik, günümüze kadar çok fazla değişime uğramış olsa da gelecekte bu yapının alışkanlıkları ve sistematiği yeniden yapılandırmayı zorunlu hâle getireceğe benziyor. Katı paradigma ve ideolojilerin etkilerinin azaltılıp esnetilmesi, hatta birçoğunun değiştirilmesi ya da iptal edilmesi gerektiği dile getirilmektedir. İnsana dair hedeflenen tüm kazanımların gözden geçirilmeye ihtiyacı olacaktır.
Birtakım kabullerin/önkabullerin yan ürünü olan program, müfredat, araç-gereçler, hatta teknik ve yöntemler; öğrenciyi, öğretmeni ve toplumun tümünü duygusal, ahlaki, fikrî ve bilişsel olarak da etkilemektedir. Bundan dolayı gelecekteki eğitim modellerinde yine “araçsal aklın” aşırı yüceltilmesinin dayandığı ideolojik referansların, insana ve insanın amacına olumsuz etkilerini öngörerek; insanın duygu, algı, his, heyecan, tutku, ahlak ve fıtrat (doğal yatkınlığa dayanan eğilimler ve ahlaki duygular), yetenek, meleke, nitelik ve özelliklerinin de dikkate alınmasında yarar vardır.
Çünkü geleceğin yeni döneminde, insanın değişmesi, insanın “insan olmaktan çıkmasını” mümkün kılabilecek transhümanist bir süreçte “eğitimin geleceği” tartışılırken; 3 boyutlu metaverse, yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, sanal dünyalar, edutainment (eğit-eğlence) vb. kavramları çokça duyulacaktır. Bütün bunlara hazırlıklı olacak şekilde eğitim-öğretimi yeniden yapılandıracak düzenlemeler yapılmalıdır.
Yaratıcı/ inşacı düşünme, hayat boyu öğrenme, öğrenmeyi öğrenme vb. geleceğin ihtiyaçlarına uyarlanabilir yeteneklere odaklanılmalı; deneyim-fayda düzlemi de ihmal edilmeden öğrenciler yönlendirilmelidir. Yeni teknolojiyi hem kullanma hem de yenilerini geliştirme, inovasyon yapma, icat etme yönünde öğrenciler teşvik edilirken; bilim disiplinleri ve çok yönlü-disiplinlerarası ilişkileri öğrenecek düzeyde yetiştirilmeleri sağlanmalıdır.
Bütün bunlar elbette riskleri, zayıflıkları ve tehditleri de kendi içinde barındıracaktır. Teknoloji yaşantıyı kolaylaştırsa, iletişim ve ulaşım ağlarıyla dünyayı küçültse, bilgiye ulaşmayı hızlandırsa ve kültürel değerleri erişilebilir kılsa da; teknolojinin, bilgiyi kendi doğal hâline bırakmayan, kendi “form” ve içeriklerine uydurucu karakteri nedeniyle bilgide bazı “kayıplar” meydana getirdiği görülmektedir.
Bilgi yaygınlaşarak çoğalırken içeriği ve kapsama alanı azalmaktadır. İnsan, duygusal, sezgisel, irfanî, hikmetli düşünceye ve yargıya dayalı niteliklerini kaybetmektedir. Teknolojideki büyük gelişmeler, eğitim-öğretim etkinliklerinde önemli değişimlere yol açarken; bilgiyi ve araçlarını yeniden düzenleyen teknolojik mekanizma, düşünüldüğünden daha çok çıkmazlara neden olmaktadır.
İnsan davranışı, gelişmesi ve iyileşmesi dışında farklı insan tiplerini de ortaya çıkarmaktadır. Bilinen insanın yerine, dönemlere özgü “yeni insan tanımları” yapılmakta; bunların toplumsal ve politik yansımaları olmaktadır. Böylece toplumsal gelişmeleri de etkilemektedir.
Bilgisayarlaşma ve internetle gelen dijitalleşme süreci, “qu post dönemi” olarak adlandırılmakta ve narsist, depresyonlu, sanal insan karakteristiğine ortam hazırlamaktadır. Adeta “insan eliyle” doğa, dil/lisan ve insan yeniden “yaratılmaktadır.” Bu yeni insan, sistemlere yabancılaşmakta; daha büyük değişimlerden endişe etmektedir. İnsanın, adeta “hibrit yaratıklar” gibi olması beklenmektedir.
Transhümanist insan tanımlaması da biraz, kendine yabancılaşan insanın bilmediği bu yeni insan türünden “korkmasından” kaynaklanmaktadır. Daha önce sanayileşme dönemlerinde, insanlar bilgi ve insan anlayışını sanayileşmenin gerçeklerine indirgemiş; bilgiyi ve insanı mekanik ve dijital araçların dayandığı kavramlarla izah etmeye çalışmışlardır.
Bununla birlikte bireyin kendini tanımlaması “sahip olma” arzusuna indirgenmiş, kültürel değerler de sembollerle kodlanmaya başlamıştır. Markalar öne çıkarken doğa, birtakım sembollerle özdeşleştirilerek algılanmıştır.
Ali Öztürk, bu dönemi şöyle tasvir etmektedir (Çizgi Yayınları, Sosyoloji Divanı dergisi, sayı 20):
“Üretilmiş doğa, yeni bir akıl, yeni bir tipoloji, yeni bir özgürlük anlayışı ve yeni bir medeniyet tanımına geçit veriyordu. Paraya sahip olmayı bilen insandan, parayı farklı harcamayı bilen insana; teknolojinin organikleştirilip ruhlarının pazara çıkartıldığı homojen kaynaklı heterojen davranışlara… Bu ekoloji, dilediğince farklı okuma ve üretme özgürlüğünün kapılarını açıyordu.”
Baudrillard’ın Simülasyon Çağı dediği dönemde, gerçekte öznenin ve kimliğin mümkün olamayacağı bir yabancılaşma biçimi yaşanmaktadır. Endüstri toplumu, kendi “yarattığı” kapatılmışlık içinde var olmaktadır (Heidegger). Böylece Aydınlanma döneminin “eleştirel aklı” yerine, bilinçten yoksun bırakılmış bir “toplumsal dönüşüm” yaşanmaktadır. Hatta “özgür irade” bile körleşmektedir.
Sanayileşme dönemi sonrası süreçte, kültür ve sosyalleşme açısından eleştirilerde; endüstri kültürü, simülasyon toplumu, tüketim toplumu, kitle toplumu, bilgi toplumu, postmodern toplum gibi tanımlamalar ortaya çıkmıştır. Teknolojik gelişmeler ile insanın yabancılaşma sorunu yeni bir boyut kazanmış, insan yeni yabancılaşma biçimleri üretmeye başlamıştır.
Birçok yapıda önemli değişimler meydana getiren teknolojik gelişmeler, eğitim-öğretimde de yeni şekillenmeler doğurmaktadır. Edutainment (eğlenceli eğitim) anlayışı belki de “talk show” hâline gelecektir. Bunun sonucunda yeni yetişen kuşaklar için adalet, hakkaniyet, iyilik yapma, ahlak gibi temel kavramların hayatımızdan hızla çıkıp gitmesinden endişe edilmektedir.
Ali Öztürk’ün belirttiği gibi, insanlar kahkahalar atarak izledikleri dizilerdeki “eğlence kurbanı” insanların aslında kendileri olduklarını fark edemeyecek; roldeki kahramanın kendisi olmadığı için ayrıca üzülecektir. Bu, negatif alanın negatif düzlemdeki **“paradoksu”**dur.
İnsanı bir kelime ya da terkip ile tanımlayıp açıklayan indirgemeci yaklaşımlar, medeniyetlerin gidişatını belirleyen ideolojik paradigmaları temellendirmek için gerekli olmuştur. Bugün birçok bilim alanına ihtiyaç vardır ve bazı fonksiyonlar ile krizler üzerinden yoğun çalışmalar yapılmaktadır.
Önceki çalışmalar, medeniyetlerin karakteristiğine, düşünürlerin deneyimlerine, siyasi nedenlere ve zamanın gereklerine göre teknolojilere dayalı olarak gelişiyordu. Ancak insanı doğal akışıyla tanımlamayan bu yeni “tanımlamalar”, epistemik mekanizma ile meşrulaştırılsa da çok az epistemik bir çabaya dayanmaktadır. Ayrıca bu epistemik, tipolojik, indirgemeci, genelleyici tanımların çoğu Batı kaynaklıdır ya da Batı’dan etkilenerek geliştirilmiştir.
“İnsan türü”nün geldiği son hâl, muhtemelen gelecekteki hâl; “qu-post periyodunun” yarattığı “insan tipolojisi” olacaktır ve bunun da insanın isteyeceği bir hâl olmadığı iddia edilmektedir.
Mevcut ve gelecek nesillerin kodlara, emojilere, göstergelere, ikonlara, imgelere dayalı; ironik ve ikonik varlığa dönüştüğü, “ironik/ikonik insan” denilebilecek bir sürece girildiği ileri sürülmektedir.
İnsanın küçüldüğü, parçalandığı, araçsallaştırıldığı; kimlik ve tutumlarla kuşatıldığı hâller tanımlanmakta, “nano insan”, “ironik insan”, “dijital insan” gibi betimlemeler yapılmaktadır. Narsist, şizofrenik patolojiler sanal bir varoluş biçimi olarak sunulmaktadır.
Ali Öztürk’ün ifadesiyle yeniden “yaratılan” bu ekosistemde “tanrılar”, mazoşist bir hedonizmle insanı bile “kullan-at” anlayışıyla değerlendiren bencil bir kitleleşme kurumsallaşmasına dönüşmektedir. Bununla birlikte mutlak bir “sığlaşma”, anlamın derinliğini kaybetmesi ve “manalaşan madde”, insanın kaderini, hatta doğrudan kendisini hedef alan büyük bir dönüşüm oluşturmaktadır.
Bu “yeni insan türü”, yeni teknolojilerin himayesinde ve öncülüğünde yeniden yaratılmakta; küresel felsefelere, ideolojilere ve paradigmalar.
RAMAZAN AKSOY - EĞİTİM YÖNETİCİSİ
DIĞER HABERLER
-
Normal Olmak Neden Zordur?
24 Ağustos 2025, 06:35 -
GİBİ Serisi 3 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler
23 Ağustos 2025, 07:17 -
Nasıl Kitap Okuyalım?
23 Ağustos 2025, 06:49 -
İşini İyi Yap!
21 Ağustos 2025, 08:22 -
Teknoloji ile Eğitim Arasında Denge Kurmak
20 Ağustos 2025, 06:58 -
Özel Okulların Vitrin Yarışı
18 Ağustos 2025, 05:17 -
Sosyal ve Beşeri B(ilim)lerin Önemi
17 Ağustos 2025, 15:20 -
Yaz tatilinin sonunda öğrencilere tavsiyeler
16 Ağustos 2025, 16:56 -
Bunaltı
16 Ağustos 2025, 07:25 -
İlk İnsanlar Vahşi Miydi?
15 Ağustos 2025, 06:53