Eğitimde Bugün ve Gelecek : Yollar, Yolcular ve Yönler 27 Haziran 2025, 17:57

Eğitim, insanlığın kendini tanıma, dünyayı anlama ve geleceğini inşa etme çabasının adıdır. Bugün, teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği, bilgilerin saniyeler içinde dolaşıma girdiği bir çağda yaşıyoruz. Eğitim de bu çağdan bağımsız kalamaz; kalmamalıdır. Ancak mesele sadece teknolojik donanımlar, ekranlar, dijital platformlar meselesi değildir. Asıl mesele, bu yeni dünyanın insanını nasıl inşa edeceğimizdir. Çünkü İmam Gazali’nin de dediği gibi, “Çocuk eğitiminde ilk adım; çocuğun kalbine hikmet tohumu ekmektir.”
Bugünün eğitiminde iki temel soru öne çıkıyor: Bilgiye nasıl ulaşılır ve o bilgiyi insanlık adına nasıl anlamlı kılabiliriz?
Geçmişin eğitimi bilgiye ulaşmayı öğretirdi; geleceğin eğitimi, bilgiyi nasıl doğru sorularla yoğuracağımızı öğretecek. Ezberin yerini kavrama, otoritenin yerini diyaloğa bırakması gereken bir döneme giriyoruz. Bu, öğretmenin sadece anlatan değil, rehberlik eden; öğrencinin sadece dinleyen değil, keşfeden bir özne olduğu bir dönemdir. Bu bağlamda Albert Einstein’ın “Eğitimin asıl amacı, düşünmeyi öğretmektir; ne düşüneceğini değil.” sözü, bugünkü yönümüzü işaret etmektedir. İbn Sina’nın “Bilgi ezberle değil, akıl ve hikmetle kemale erer.” uyarısı da bu düşünceyi tamamlar niteliktedir.
Bugün sınıflarımızda yapay zekâ destekli uygulamalardan, artırılmış gerçeklik platformlarından bahsediyoruz. Ancak unutmamamız gereken bir gerçek var: Hiçbir algoritma, bir çocuğun gözlerine bakarak onun kalbinden geçenleri anlayamaz. Eğitimde esas olan; insanı insana anlatabilmektir. Kalpten kalbe giden yol hâlâ bir ekran değil, bir bakış, bir cümle, bir dokunuştur. Maria Montessori'nin "Bir çocuğa dokunmak, geleceğe dokunmaktır." sözü bu bağlamda eğitimin insani boyutuna işaret ederken, Mevlana’nın “Nice insanlar gördüm, üstlerinde elbise yok; nice elbiseler gördüm, içlerinde insan yok.” sözü ise eğitimin sadece bilgi değil, kişilik ve ruh inşası olduğunu hatırlatır.
Ancak bu sanat, yalnızca sınıfın dört duvarına sığmaz. Eğitimin gücü, toplumun tüm katmanlarıyla birlikte hareket ettiğinde ortaya çıkar. Aile, okulun ilk halkasıdır; toplum ise eğitimin genişleyen dairesidir. Aileler, artık sadece destekleyen değil, birlikte üreten, birlikte dönüşen yapılar hâline gelmelidir. Bugün bir çocuğun eğitimi sadece öğretmenin değil, anne-babanın, çevrenin, hatta dijital dünyanın ortak sorumluluğudur. Yusuf Has Hacib’in “Aile terbiyesi almamış kişi, bilgiden de nasiplenemez.” sözü, eğitimin ailede başlayan bir süreç olduğunu güçlü bir şekilde ifade eder.
Yarın; bilgiyi ezberleyen değil, dönüştüren çocuklar yetiştirmek zorundayız. Bilgiye ulaşmak kolaylaştı, ama onu anlamlandırmak zorlaştı. Gelecek; yalnızca kod yazabilen değil, merhametle düşünebilen bireylerin omuzlarında yükselecek. Vicdanla bilginin, değerlerle becerilerin iç içe geçtiği bir eğitim modeli, geleceğin inşasında kilit rol oynayacak.
Bu noktada, eğitim modellerimizi de yeniden gözden geçirmemiz şarttır. Artık kalıplaşmış, herkes için aynı olan modeller yerine; bireyselleştirilmiş, beceri temelli, çok yönlü gelişimi esas alan sistemlere ihtiyaç duyuyoruz. Çocuklarımızın ilgilerine, yeteneklerine ve ruh dünyalarına uygun modeller geliştirilmeli. Bilgiyle birlikte duygu, akılla birlikte karakter eğitimi verilmelidir. Malcolm X’in “Eğitim, yarının liderlerini bugünden hazırlama aracıdır.” sözü bu vizyonu tam olarak özetler.
Bu yeni yüzyılda eğitim artık sadece akademik başarı ile tanımlanamaz. Akademik eğitim, hâlâ sistemin omurgasıdır; ancak tek başına yeterli değildir. Öğrenciler, temel bilimsel bilgiyle donanmalı, analiz ve sentez yapabilmeli, eleştirel düşünebilmeli ve araştırma yapmayı öğrenmelidir. Ancak bu beceriler, diğer unsurlarla birlikte hayat bulur.
Çağın dili, aynı zamanda dillerin çokluğu olmuştur. Dil eğitimi, yalnızca kelime ezberlemek değil; bir başka kültürü anlamaya açılan kapıdır. İngilizce, Arapça, Türkçe ya da başka bir dil… Hepsi öğrencinin düşünce ufkunu genişletmeli, dünyayı anlamlandırmasına katkı sağlamalıdır. Yeni çağın bireyi, farklı kültürleri tanıyan, dünyayla bağlantı kurabilen çok dilli ve çok sesli bir birey olmak zorundadır.
İbn Haldun’un “İnsan beyni işlenmeye muhtaç topraktır; ne ekersen onu biçersin.” sözü ise bu toprağa değerler ekmeden sadece bilgi ekmenin, çorak bir zihin üretmek olduğunu hatırlatır. Değerler eğitimi eğitimin ruhudur. Teknoloji ilerleyebilir, bilgi artabilir ama değerler eksikse, insanlık geriye gider. Saygı, sabır, adalet, empati, sorumluluk, tevazu... Bunlar sadece ailede değil, okulun her alanında yaşatılmalı, her öğretmenin kişiliğinde görünür olmalıdır.
Sosyal, sanatsal ve sportif etkinlikler de eğitimin vazgeçilmez parçasıdır. Bedenini tanımayan zihin, düşüncesini sağlıklı taşıyamaz. Ritmi olmayan kalp; hayatta ahengi yakalayamaz. Öğrenci sadece dersle değil, müzikle, sporla, tiyatroyla, doğayla, insanla temas kurarak gelişir. Sahneye çıkan, takımda oynayan, sahada terleyen çocuk, aynı zamanda özgüven kazanır, aidiyet duygusunu pekiştirir.
Tüm bu sürecin yönlendirilmesinde en önemli yapı taşlarından biri de rehberliktir. Akademik başarı kadar, psikolojik sağlamlık da eğitimin merkezindedir artık. Öğrenciyi sadece sınavlara değil, hayata hazırlamak gerekir. Onun kaygılarını anlamak, duygularını yönetmesini sağlamak, iç dünyasına kulak vermek… İşte rehberliğin yeni yüzyıldaki temel görevi budur.
Bu büyük dönüşümde en büyük sorumluluk ise öğretmene düşüyor. Öğretmen, sadece ders anlatan değil; değişen dünyanın ruhunu öğrencisine taşıyan öncüdür. Bu nedenle her öğretmen, kendi iç yolculuğuna çıkmalı; mesleki ve kişisel gelişimini sürekli yenilemelidir. Çağ değişiyor, nesil değişiyor, bilgi biçim değiştiriyor; öğretmen de bu dönüşümde bilge bir kaptan gibi hem donanımını artırmalı hem de yönünü korumalıdır. John Dewey’in “Eğitim hayat için hazırlık değil, hayatın ta kendisidir.” sözü, bu anlayışın özüdür. İmam Maturidi’nin “İlim, insanın kendini tanımasına vesile olur.” ifadesi ise öğretmenin yolculuğunun önce kendinden başlaması gerektiğini hatırlatır.
Tüm bu temel bileşenler ışığında, yeni dünyada insanı inşa ederken insanlığın en saf gücünün ve varlık özünün eğitim olduğu gerçeğiyle geleceğe yürüdüğümüz yolda biliyoruz ki değişim artık kaçınılmaz. Ama biz, değişimin nereye ve ne amaçla olacağını belirlemek zorundayız. Bunun için eğitimciler olarak yeniden düşünmeli, yeniden tasarlamalı, yeniden inşa etmeliyiz. Okullar sadece derslerin işlendiği değil; insanın insanla buluştuğu, düşüncenin değerle yoğrulduğu, yüreğin akılla harmanlandığı mekânlar olmalıdır.
Bugün, bir bütünün yapı parçacıkları olan fert, toplum ve eğitim dünyası olarak kendimize şu soruyu sormalıyız! “Çocuklarımızı sadece iyi bir sınav sonucu için mi hazırlıyoruz; yoksa iyi bir hayat, iyi bir insan, iyi bir gelecek için mi?”
Eğer cevabımız ikincisiyse, doğru yoldayız.
Bugün ve gelecek arasında bir köprü kurmak bizim elimizde. Bu köprünün adı ise anlamlı eğitimdir. Bilgiden bilince, bireyden topluma, bugünden yarına uzanan bir köprü...
Ve biz, bu köprüyü kuran yol ustalarıyız. Ve Umut her zaman var.
Danyal Süzgün - Konya Şehir Koleji Genel Müdürü
DIĞER HABERLER
-
Eğitimde Bugün ve Gelecek : Yollar, Yolcular ve Yönler
27 Haziran 2025, 17:57 -
Kalkınma Yolu'yla jeopolitik imkânlarımızı kapsamlı bir ekonomik avantaja dönüştüreceğiz
27 Haziran 2025, 16:58 -
2025 Yılında Yürütülen Sektörel Bazlı Programlı Teftişlerle İlgili Bilgilendirme Toplantısı
27 Haziran 2025, 16:32 -
Suyun Kaldırma Kuvveti
27 Haziran 2025, 14:55 -
Aylık Eğitim Düşünce Dergimiz MEKTEP Yayın Hayatına Başlamıştır.
27 Haziran 2025, 01:01 -
Yaz Tatilinde Derin Uçurum
27 Haziran 2025, 00:13 -
En Parlak Yıldız! ve Nasıl Bir Tatil?
25 Haziran 2025, 19:18 -
Affet, Uzun Yaşa!
25 Haziran 2025, 12:04 -
Yaz Okulu Gündemde: Bilgin Pelister HABERTÜRK’te Konuştu
25 Haziran 2025, 11:39 -
Sadece "Euzübillahimineşşeytanirracim" Demekle Mümkün Müdür Şeytandan Sığınmak?
23 Haziran 2025, 06:35