Çokkültürlü Eğitimde Öğretmenin Rolü ve Gereklilikleri 29 Haziran 2025, 08:08

Küreselleşmenin engin dalgaları bilgi ve iletişimi sınır tanımaksızın yayarken, eğitim de bireyin yaşamındaki anlamını derinleştirmekte, evrensel bir arayışa dönüşmektedir. İnsanlığın farklı coğrafyalardan gelen çok yönlü hareketliliği, farklı kültürel geçmişlerin ortak mekânlarda buluşmasını mümkün kılmıştır; ancak bu kesişim aynı zamanda eğitim alanında kültürel çeşitliliğin kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmasına da vesile olmuştur. Bu gerçeklik, özellikle farklı dil, ırk ve kültür kökenlerine sahip öğrencilerin bir arada var olduğu eğitim ortamlarında öğretmenlerin yeterliliklerine dair yeni ve kapsamlı beklentileri gündeme taşımaktadır.
Zira eğitimin özü yalnızca bilgi aktarmak ya da akademik başarıyı teşvik etmekle sınırlandırılamayan; aynı zamanda insanın önyargılarından arınması, kültürler arası empati kurulması ve sağlıklı iletişimin inşa edilmesi çabasını içeren bir gerçekliktir. Bu bağlamda, çokkültürlü eğitim ortamlarında görev alan öğretmenlerin, kültürel empati, açıklık, sosyal girişimcilik, duygusal denge ve esneklik gibi varoluşsal erdemlere sahip olması, salt bir seçenek değil, varoluşsal bir zorunluluktur. Çünkü eğitim mekânları, ancak bu niteliklerle donanmış öğretmenlerin rehberliğinde, kültürel farkındalığı yükseltecek ve ayrımcılığa karşı kalkan işlevini üstlenebilecektir.
Aslında kültür, bireyin doğa ve toplumla kurduğu derin diyaloğun bir ürünü olarak da şekillenebilir; öğrenilebilir, yaşanabilir ve nesilden nesile aktarılabilir. Dinamik bir yapı olarak kültür, bireyin davranışlarını, değer yargılarını ve toplumsal ilişkilerini biçimlendiren temel bir repertuar da sunar. Kültürel farklılık ise, bu repertuarın çeşitlenmesiyle ortaya çıkan, farklı kültürel kodların bir arada yaşama pratiğini mümkün kılan zengin bir mozaiktir. Bu mozaik, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çokkültürlülüğün ruhunu ve yaşamsal dinamiğini oluşturur.
Çokkültürlü eğitim, bireylerin kendi kültürel kimliklerini yitirmeden, diğer kültürlere saygı duyulmasını, önyargıların yumuşatılmasını ve eşitlikçi bir öğrenme atmosferini hedefler. Çünkü bireylerin öz kültürlerinden yabancılaşmadan farklı kültürlerle anlamlı ve bilinçli ilişkiler kurabilmesi, sürecin takibini sağlayan en temel ilkelerindendir. Dolayısıyla çokkültürlü eğitim, salt farklılıkların bir aradalığını değil; bu farklılıkların farkındalıkla kavranmasını ve saygıyla karşılanmasını sağlayan etik bir duruş olarak görülmelidir.
Bu bağlamda öğretmen ise karmaşık ve çok katmanlı bu sürecin merkezinde yer alan en mühim aktördür. Öğrenme sürecinin kalbinde olan öğretmen; yalnızca bilgi aktarıcı değil, aynı zamanda rehber, disiplin sağlayıcı ve öğrencilerin sosyal gelişiminde güvenilir bir mihenk taşıdır. Toplumların gelişiminde ve bireylerin toplumsallaşmasında öğretmenin rolü, ontolojik bir önem taşır. Ezcümle, öğretmenlerin niteliği, sürekli bir gelişim ve yenilenme süreciyle desteklenmeli, bu kutsal mesleğe hak ettiği itibar verilmelidir.
Günümüz eğitim paradigmasında, öğretmen merkezli yaklaşımdan öğrenci merkezli öğrenmeye doğru evrilme yaşansa da öğretmen hâlâ öğrenmenin her aşamasında hem bilginin sunucusu hem de öğrenmeyi kolaylaştıran rehberi konumundadır. İdeal bir öğretmen; açık fikirli, öğrenci ihtiyaçlarına duyarlı, yeniliğe açık, araştırmacı, yüksek başarı beklentisine sahip, sabırlı, saygılı ve kendini sürekli geliştirmeye istekli biridir. Aynı zamanda sınıf yönetiminde liderlik vasıflarını taşıyan; güvene dayalı ilişkiler kuran ve öğrenme ortamlarını zenginleştiren bir figürdür.
Bunun yanında, günümüz öğretmeninden beklenenler sadece alan bilgisiyle sınırlı değildir; mesleki beceriler, eğitim teknolojilerini etkili kullanabilme ve mesleki problemleri çözme yetkinlikleri de öncelikli gereklilikler arasındadır. Bu nedenle eğitim fakülteleri, yenilikçi ve güncel programlarla öğretmen adaylarını donanımlı kılmak zorundadır. Çokkültürlü eğitim bağlamında öğretmenlerin, kendi kültürel kimliklerini ve önyargılarını fark etmeleri, farklı kültürlere saygı duymaları, kültürel çeşitliliğe duyarlı pedagojik yöntemler geliştirmeleri bir mecburiyet olarak görülmelidir.
Elbette okulların sosyo-ekonomik çevresi ve öğrencilerin farklılıkları, eğitim sürecinin seyrini doğrudan etkilemektedir. Ancak öğretmenler, bu çeşitliliği dikkate almak suretiyle bireysel gelişimi ve toplumsallaşmayı destekleyen, zenginleştirilmiş öğrenme ortamlarını sağlayan; sınıf disiplini, zaman yönetimi, iş birliği ve öğrenci katılımı gibi alanlarda da çağdaş ve etkili yaklaşımlar sunan paha biçilmez kıymettirler.
Nihai noktada öğretmenlik mesleği, hem özel bir uzmanlık alanı gerektiren, hem de farklı bir sanat dalına haiz olarak kabul edilmelidir. İnsan ruhunu ve toplumu şekillendiren kutsal bir meslek olarak saygıyla kucaklanmalıdır. Çünkü iyi öğretmenler, kaliteli eğitimin temel yapı taşlarıdır ve toplumların geleceğini inşa eden mimarlarıdır. Bu nedenle, öğretmen yetiştirme, geliştirme ve destek süreçlerine gereken özen ve itibarı göstermek, toplumsal bir zorunluluk olarak kucaklanmalı, bu manada itibardan tasarruf edilmemelidir.
Doç. Dr. Erdal KILIÇ - İMÜ Öğretim Üyesi
DIĞER HABERLER
-
Özel Okulların Vitrin Yarışı
18 Ağustos 2025, 05:17 -
Sosyal ve Beşeri B(ilim)lerin Önemi
17 Ağustos 2025, 15:20 -
Yaz tatilinin sonunda öğrencilere tavsiyeler
16 Ağustos 2025, 16:56 -
Bunaltı
16 Ağustos 2025, 07:25 -
İlk İnsanlar Vahşi Miydi?
15 Ağustos 2025, 06:53 -
Bir Öğrenme Mekanizması Olarak TAKLİD
14 Ağustos 2025, 08:39 -
Vicdanınıza Kayyum mu Atandı?
14 Ağustos 2025, 08:18 -
Hangi Kitapları Okuyalım
13 Ağustos 2025, 09:08 -
GİBİ Serisi 2 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler
12 Ağustos 2025, 09:46 -
İçim Kayıp Mezarlıklar Ülkesi
11 Ağustos 2025, 09:10